Politik bir örgütlenme, iktidarı değiştirmek ve iktidar için örgütlenme olgusu her dönem farklı farklı sorunlarla karşılaşmıştır.
Nesnel durum, politik örgütlerin her yönden gerçekliği, faaliyetçilerin kültürel-politik ve siyasal duruşu, nesnel durumla da ilgili olan toplum gerçekliği ve onun örgütlenmeye bakış açısı gibi birçok neden örgütlenme eğilimini etkilemektedir. Bu yazı diğer birçok şeyin dışında yeni ve genç kuşağın örgütlenmeye yaklaşımı ile hayata bakışı arasındaki ilişkiye -belki de sadece- değinmeye çalışacaktır.
Yeni genç kuşağa bir isim bulma ve kavramsallaştırma tartışması birçok düşünce ve öneri ile devam etmektedir. Bunun yanında bazı düşünürler tarafından meseleye yönelik, hem kuşağın yaş skalasının net bir şekilde belirlenmesinin olanaksızlığı hem de kuşakların farklı yerel gerçekliklerinden kaynaklı kategorilere ayırmanın yanlış olacağı düşüncesiyle eleştirelerini dile getirmişlerdir.
En nihayetinde USA Today’in 2012 yılında yaptığı bir çalışmada Y kuşağının ardından gelen kuşağın adı Z Kuşağı olarak önerilmişti. Mevcutta da genel kabul gören isimlendirme Z Kuşağı olmasına karşın bunun dışındaki öneriler kuşağın genel görünümünü sunabilmesi için önemli bir yerde durmaktadır: iGeneration, Gen Tech, Gen Wii, Net Gen, Digital Natives [Dijital Yerliler] (Z Kuşağının yanında hala kullanılagelmektedir), Plurals [Çokcular], Zoomers (Vınlayanlar-Hızla gelip gidenler anlamında ya da Boomer ile Generation Z’nin birleşimi veya her ikisi)1.
Genel kullanımıyla Z Kuşağı ya da Dijital Yerlileri diğer kuşaklardan ayıran özellik isimlendirmelerden de yola çıkılarak internetin ve internete erişimin sağlandığı mobil telefonların hemen herkes tarafından kullanıldığı, gelir düzeyi farklı olan birçok katmandan bireylerin bu teknolojiye erişebilmesinden geldiği söylenebilir.
Bu kuşak, metin veya sesle iletişimden video, görüntülü telefon ve filmlere doğru bir kaymayı, bilgisayardan cep telefonuna ve metinden videoya geçişi vurgulamaktadır.
Yeni teknoloji ve iletişim ortamlarını gündelik yaşamlarına uygun hale getiren çocuklar ve gençler, bunu bir yandan öğretmenlerin, ailelerin ve kurumların kontrolünden çıkmak için taktiksel olarak cep telefonlarına ve internete başvururken bir yandan da sosyal medya hesaplarını kullanarak farklı kültürel değer sistemleri arasında gidip gelerek refleks olarak gündelik hayatta kendilerini yaratıyor ve yeniden yaratıyorlar. Ancak bu yaratma hali günümüz toplumundaki birçok şeyde olduğu gibi hızla değişerek, onun kararsızlaşmasına, kişiliğin tam olarak oturmasını engelliyor olabilir.
Kuşağın genel görünümlerinde yaşanan başka bir mesele ise araştırılan bir konu hakkında doğru ve güvenilir bilgiye ulaşma noktasında açığa çıkmaktadır.
Geleneksel olarak otorite ve sosyal normlar tarafından “yüksek kaliteli” olarak sunulan bilgi kaynakları artık gençler için tek ve hatta zorunlu olarak baskın bilgi kaynakları değildir. Ayrıca, asıl mesele, gençlerin otomatik yüksek kaliteli kaynak olarak Wall Street Journal veya Washington Post gibi kaynaklara başvurması gerektiği değildir.
Mesele şu ki, bunlar artık erişilebilir tek kaynaklar değil. Analiz yapılabilecek daha fazla sayıda ve çok çeşitli kaynaklar mevcut, ancak bu daha karmaşık bilgi ortamında gezinmek için farklı beceriler gerekiyor. Ayrıca birisinin araştırma konusu olarak bir proje için bir şey aradığında, genellikle sonuca en hızlı yoldan ulaşmayı hedefleyerek, bilgiye ulaşmak için gerçekten verilmesi gereken emekten tasarruf edilmeye çalışıldığı görünmektedir. Bunda da genel olarak bir öğretmene, bir arkadaşa ya da Google’a gidilerek süreç tamamlanmaya çalışır.2
Palfrey ve Gasser bu süreçte iki uçlu bir farklılaşma görüldüğünü açıklamaktadır. Yelpazenin bir ucunda Wikipedia’da gördüklerini kesip yapıştıran, dönem ödevlerini kopyala yapıştır ile teslim eden bir anlayış hakimdir. Ve bu anlayışa göre iyi bir not beklenilmese de bu yöntem en azından “işi halletmenin” etkili bir yoludur. Yelpazenin diğer ucunda ise Wikipedia’da buldukları hiçbir şeye güvenmediklerini söyleyen şüpheciler bulunmaktadır. Çünkü akranlarını haksız çıkartmak için yanlış bir gerçek ortaya konulabilir.3
Diğer bir mesele ise aşırı bilgi yüklemesidir: Kişinin karşı karşıya kaldığı bilgi miktarı karşısında bunalmış olma hissi. Aşırı bilgi yüklemesi başlı başına bir bozukluk olmamakla birlikte fiziksel etkileri olan anksiyeteye neden olabilmektedir.4
Gençler, çok çeşitli kaynaklardan büyük miktarda bilgi alırlar, çoğu zaman dijital dünyaya bağlı olarak çok fazla zaman harcarlar ve bu süre zarfında aşırı bilgi yüklemesi yaşama olasılığı vardır. Denise Agosto, yaptığı bir çalışmada aşırı yüklenmenin bir gencin bir görevden nasıl vazgeçmesine neden olabileceğini incelemiştir. Agosto’ya göre aşırı bilgi bazı gençlerde kendi kişisel görevlerinden vazgeçmesine neden olabilmektedir.5
The Irısh Times gazetesinde yayımlanan bir makalede ise Z Kuşağının tutkulu, sevdikleri ve hobisi olduğu işlerde çalışmak istediğini ve sadece faturaları ödemeye yarayan bir işte çalışmayı istemediklerini belirtilmektedir.6 Ancak özellikle bu durum Türkiye gibi ülkelerde başlı başına bir sorun demektir. Çünkü Osman Elbek’in Birikim Dergisi’nde yayımlanan bir makalesinde belirttiği gibi ekonomik krizin süreklileştiği bir dönemde çalışma hakkına ulaşmak bile bir ayrıcalık gibi görünmektedir.7
Sonuç olarak
Yeni çağ ilk on yılında bir batı üniversitesine giden öğrenciler için dijital teknolojiler ve internet, günlük öğrenme deneyimlerinin “normalleştirilmiş” ve beklenen bir parçası haline geldi. Ancak bu, başka bir yerde bir beklenti veya gerçeklik olmaktan uzaktır.
Örneğin gençler batıda okula ve üniversiteye devam ederken, genellikle sırt çantalarındaki dizüstü bilgisayarlarının ağırlığından veya mikro işlemcilerinin yavaş hızından şikayet ederken, aynı zamanda dünyanın geri kalan birçok yerinde bazı çocuklar gecekondu mahallelerindeki bir duvardaki delikten internete erişebilmekte, MIT tarafından tasarlanan 100 dolarlık bir dizüstü bilgisayar kullanıyorlar ya da daha büyük bir olasılıkla bu tür teknolojileri hiç görmemiş, onları kullanmamışlardır.8 Bu gibi nedenlerle ortak ve her topluluk veya topluluğun her bireyi için kesin sonuçlara ve belirlemelere ulaşmak imkansızdır.
Ancak, evrensel ile yerel, bilgi ile doğru bilgi, emek ile hız, süreç ile sonuç çabuk pes etme ile yılmama gibi kavramlar arasında bir gerilim olduğu ve yeni kuşağın bu gerilimin tam ortasında olduğu görülebilir. Her ne olursa olsun, bu kuşak kendi başına bilgiye daha kolay ulaşabilir durumdadır ve karşılaştığı yeni zorluklara karşı inisiyatif ruhu ile yeni çözüm yolları geliştirme konusunda aktiftir.
Bu nedenle politik örgütlenmeler olarak, halkaların doğru yerlerinden tutarak, devrimci bir kültürel şekilleniş ile yeni kuşağa dokunabilirsek yeni dönemin getirdiği olumsuz özellikleri engelleyebilir avantajlı yanları ön plana çıkartabiliriz. Böylelikle, geleceğe hazırlanmak için yaratıcı çözümlemeler için potansiyelimiz artırılmış ve zeminimiz güçlendirilmiş olacaktır.
Kaynaklar:
1: http://incomeresult.com/generation-z/
2: Takahashi, T. (2011). Japanese Youth and Mobile Media. Deconstructing digital natives (ed. Thomas, M.) içinde, 67-82. New York: Routledge.
3: Palfrey, J., & Gasser, U. (2008). Born digital: Understanding the first generation of Digital Natives. New York: Basic Books.
4: Akin, L. (1998). Information Overload and Children: A Survey of Texas Elementary School Students. School Library Media Quarterly Online, 1, 1–11.
5: Agosto, D. E. (2002). Bounded Rationality And Satisficing in Young People’s Web-Based Decision Making. Journal of the American Society of Information Science and Technology, 53, 16–27.
6: Irishtimes.com (erişim için: https://bit.ly/369cXjl)
7: Elbek, O. (2020). Z Kuşağının seçimi (birikimdergisi.com). (Erişim için: https://bit.ly/34NTqoW)
8: Thomas, M. (2011). Technology, Education, and the Discourse of the
Digital Native: Between Evangelists and Dissenters. Deconstructing digital natives (ed. Thomas, M.) içinde, 1-14. New York: Routledge.
Yazı: Özgür Gelecek Gazetesinin 224. sayısında yayımlanmıştır.