İstanbul: Üniversite Öğrencileri YÖK’ün Kuruluşunun 38. Yılında “Üniversite: Şirket, Hapishane, Şantiye değildir. Geleceğimiz ve Özgürlüğümüz için Mücadeleye” şiarıyla eylem gerçekleştirdi. Genç-Sen, Öğrenci Faaliyeti, Devrimci Öğrenci Birliği, Sosyalist Devrimci Gençlik, Yeni Demokrat Gençlik’in katıldığı eyleme birçok gençlik ve öğrenci örgütü katıldı. Beyazıt Meydanı’nda gerçekleştirilen eylem “YÖK,polis, medya bu abluka dağıtılacak! ”, “Eşit, parasız, ana dilde eğitim!” sloganlarıyla başladı.
Sloganların ardından İstanbul’da bulunan çeşitli üniversitelerden eyleme katılan öğrenciler konuşma gerçekleştirdi.
İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi adına bir öğrenci konuşma gerçekleştirdi. “İstanbul Üniversitesi her geçen gün büyüyen dev bir şantiye” vurgusuyla başlayan konuşma Fen ve Edebiyat Fakültelerinin bulunduğu kampüsün uzun süredir inşaat halinde olduğuna dikkat çekti. “Kapatılan yemekhanenin ve şantiye merkezine çevrilen hergele meydanının ardından derslere yetişmek yeterince zor değilmiş gibi şimdi de iskelelerin arasından, düşen demirler, molozlardan kaçarak sınıflara ulaşmaya çalışıyoruz. Son günlerde okulun duvarlarına asılan uyarılar, ne can güvenliğimizi ne de halihazırda yaralanan arkadaşlarımızın iyileşmesini sağlamıyor.”
İnşaatların öğrencilerin yaşamına olumsuz etkilerine dikkat çeken konuşmada Sosyalleştişimiz koridorlarında, sohbetler edilen bahçesinde zaman geçirmenin imkansızlaştığı okulumuzun depremde de açığa çıkan dayanıksızlığı bahane ediliyor ancak bu zamansız inşaatın öğrencilerin ihtiyaçları değil yöneticilerin ceplerini doldurması için yapıldığını biliyoruz.” Denilen açıklama “İstanbul Üniversitesi ne okul yönetiminin, ne patronların ne de Devletindir. İstanbul üniversitesi öğrencilerindir.” Denilerek bitirildi.
İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa’da Teknik Bilimler adına bir öğrenci söz aldı. “İstanbul Üniversitesi’ni bölmelerinin ardından bize bu ismi verdiler. Söz de eğitim niteliğini arttıracağız diyerek bu bölme saldırısı gerçekleştirildi ama amaç böyle değildi. Bunu, bu sene yaşanan sayısız mağduriyetten de biliyoruz. Amaçları zaten rant ve okul tarihini yok etmek olanlar bizleri şehrin bir ucuna Hadımköy’e sürmek için eğitim hakkımıza yönelik çeşitli saldırı planları vardı. Bu saldırıdan ilk nasibini alan henüz bölme saldırısı gündeme girmeden 1 sene önce Avcılar’dan Hadımköy’e taşınan Teknik Bilimlerdi. Ardından ise Beyazit’tan Hadimköy’e taşınan HAYEF öğrencileri geldi. Bu planlarının yardımına Deprem yetişti, felaketi fırsata çevirdiler.” Denilen açıklama devam etti. “Yıllarca ne denli çürük binalarda can güvenliğimizi hiçe sayarak bizlere eğitim verdikleri ortaya çıktı. Ardından depremden dolayı ciddi hasar alan binalarımızı gerekçe göstererek Veterinerlik, SABİF, mühendisliğin eski binasında olan bölümlerin bir kısmını hadımköy’e taşıdılar. Avcılar kampüste bulunan yurtta tahliye edildi yüzlerce öğrenciye hiçbir yer-yurt gösterilmeden mağdur edildi. “ denildikten sonra ulaşım ve bütçe ihtiyaçlarının yetersizliğine dikkat çekildi. Açıklama “Bizler İÜ-C Teknik Bilimler öğrencileri olarak Hadımköy kampüsünde en insani temel haklarımız için barınma, beslenme ve ulaşım hakkımız için YÖK e ve YÖK düzenine karşı mücadelemizi yükselteceğiz. “ denilerek bitirildi.
Marmara Üniversitesi öğrencileri adına bir öğrenci konuşma gerçekleştirildi . “Geçtiğimiz sene İşletme Fakültesi bu sene ise İletişim ve Hukuk Fakültesi öğrencileri inşaatları bitirilmeden eğitim için uygunsuz binalara taşınmak zorunda kaldılar.
İletişim Fakültesi’nin Nişantaşı’nda ki kampüsü AVM yapılması için peşkeş çekildikten sonra öğrenciler İşletme Fakültesi’nden boşalan Bahçelievler Kampüsü’ne taşındılar. Bu sene ise, kampüsleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi’ne peşkeş çekilen Hukuk Fakültesi’yle beraber halen dahi inşaatların devam ettiği Göztepe Kampüsü’ndeki yeni binalara yerleştiler.” Denilen açıklama sivil faşist çeteler ve ÖGB işbirliğine ve okulların karakola dönüştürülmesine dikkat çekti.
İstanbul Teknik Üniversitesi öğrencileri adına yapılan konuşmada; muhaif öğrencilere yönelik uygulanan baskı ve sindirme politikalarına dikkat çekildi. “Bunlarla birlikte, İTÜ öğrencilerinin geçim derdi bütün öğrenciler gibi her geçen gün katlanarak büyüyor. Eğitim kalitesinin gittikçe niteliksizleştiği okulumuzda, ekonomik problemler de tahammül edilemeyecek noktaya geldi. Yurt ücretlerine yapılan %15 zam, özel işletmelerin aşırı pahalılığı ve son olarak da Vadi yemekhanesinin tekrar kapatılmasıyla birlikte biz öğrencileri ekonomik zorluklarla boğuşacağımız bir mücadele dönemi daha bekliyor.” Denilen konuşma şöyle devam etti. “Ancak haklarımızı savunmaktan bir adım daha geri atmayacak olan bizler rektörlüğün yasakçı ve yandaş zihniyetine karşı müşteri değil öğrenci olduğumuzu bir kez daha tekrarlıyoruz. Ve okulumuzdaki özgürlük ve geleceksizlik temelindeki bütün sorunların çözümü için İTÜ öğrencilerini bir araya gelerek dayanışmaya, mücadeleye davet ediyoruz”
Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri adına yapılan konuşmada öğrencilerin uzun süredir yurt, kütüphane ve yemekhane sorunu ile karşı karşıya olduğunu ifade edildi. “Öğrencilerin bu acil ihtiyaçlarını ve sorunlarını görmezden gelenler kampüsümüzü Millet Bahçesi projesiyle ranta, talana, sermayeye açtı. Bizler biliyoruz ki, Millet Bahçesinin yapılması patronlara, sermayedarlara yarar sağlarken öğrencilerin payına düşen daha fazla güvensizlik, daha fazla baskı, daha fazla tehdit olacaktır. Bu projeyle birlikte kampüse girişlerin belirsiz ve kontrolsüz olması kampüsümüzde yaşanabilecek polis tacizinin, faşist saldırıların önünü iyice açacak ve meşrulaştıracak. Ayrıca kampüsümüzün bazı noktalarında proje kapsamında ağaçlar kesilecek yerine binalar inşa edilecek.” Denilen açıklama “Bizler bu sürecin başından itibaren kampüsümüzde Millet Bahçesi istemediğimizi defalarca kez farklı şekillerde belirttik. Üniversite, öğrencilerin yaşam alanı olmasına rağmen AKP’nin emri, üniversite yönetiminin rızasıyla fikrimiz bile alınmadan ortaya atılan bu proje, itirazlarımıza rağmen yürürlüğünü sürdürüyor. Üniversitemizde yapılan bir projede üniversite öğrencilerinin fikri sorulmuyor, bizlere bilgi verilmiyor, itirazlarımız önemsenmiyor ve sıra arkadaşlarımıza açılan soruşturmalarla öğrenciler susturulmaya çalışılıyor. Biz üniversitemizde patronların değil öğrencilerin ihtiyaçları doğrusunda hizmet verilmesini istiyoruz. Bizleri isyankar olarak nitelendiren üniversite yönetimine bir kez daha söylüyoruz, Yıldız Teknik üniversitesi patronların, sermayedarların, devletin değil üniversite öğrencilerinindir.” devam etti
Vakıf Üniversiteleri adına yapılan konuşmada üniversitelerin yanlızca bir sınıfın ulaşacağı merkezler olmaması gerektiğine dair vurgu yapıldı. “Eğitimin her alanı özelleştirmeye kapalı olmalıdır. Türkiye’de paralı eğitimin en büyük temsilcileri, 71 tane vakıf üniversitesi.. Bu üniversitelerin hepsi kamulaştırılmalı ve üniversiteler bilimsel eğitimin kaynağı olmalıdır. “denilen konuşmada “Eğitimin ulaşım, üretim ve uygulama koşullarının gerektirdiği her şey kamusal ve Parasız olana kadar mücadelemiz devam edecek. “ denildi.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğrencileri adına yapılan konuşmada “Okulumuzun içinde her sene keyfi biçimde arttırılan sözde güvenlik önlemleriyle birlikte ifade ve örgütlenme özgürlüğüne karşı saldırılar artıyor. Geçen senenin Ocak ayında Cumhurbaşkanlığı tarafından atanan yeni rektör Handan İnci, okulda siyaset yasağını hâkim kılmaya, üniversite öğrencilerinin örgütlenmesini engellemeye çalışıyor. Rektörlük öğrencilerin kulüp faaliyetleri engelliyor, özel güvenlik kulüp odalarını basarak kulüp etkinliklerinin afişlerine el koyuyor. Biz, MSGSÜ öğrencileri olarak okulumuzda polis ve özel güvenlik ablukasına, atanmış rektörün baskıcı uygulamalarına karşı örgütlenmeyi, siyaset yapmayı, mücadeleyi savunuyoruz!” denildi. “MSGSÜ’de güvenlik önlemlerine, siyaset yasağının uygulanmasına aktarılan kaynaklar, bölümlerin ihtiyaçlarını karşılamak için, öğrencilerin kültürel ve sosyal faaliyetleri için kullanılmıyor. Öğrencilerin ihtiyaç duyduğu malzemeler hocalar tarafından her yıl talep edilmesine karşılık hiçbiri karşılanmıyor. Pek çok bölüme ödenek çıkmadığı için yıllardır hocalar ve öğrenciler “kendi yağlarında kavrulmaya” çalışıyor. Barınma, yemek, ulaşım gibi temel ihtiyaçlar ücretsiz olacağına ve geliştirileceği yerde tam tersi ile karşılaşıyoruz! Örneğin MSGSÜ’nün tek yurdu olan Ortaköy Kız Öğrenci Yurdu öğrencilere yurt açılması için bir tarih verilmeden ve herhangi çözüm önerisi sunulmadan kapatıldı. Biz MSGSÜ öğrencileri olarak barınma, yemek ve ulaşım ihtiyaçlarımızın nitelikli bir biçimde karşılanmasını ve üniversitemizin farklı bölümlerinin eğitim için ihtiyaç duyduğu malzemelerin ve kaynakların temin edilmesini talep ediyoruz!” diye devam eden konuşmada geçtiğimiz hafta MSGSÜ’de gerçekleşen sivil faşist saldırıya ve ÖGB-Polis işbirliğine vurgu yapıldı. “MSGSÜ öğrencileri olarak okulumuzda faşist provokasyonlara geçit vermedik, vermeyeceğiz!” denilerek sonlandırıldı.
Konuşmaların ardından Üniversite Öğrencileri adına açıklama yapıldı.
İstanbul Üniversitesi öğrencisi Özlem Özdemir tarafından okunan açıklamada YÖK’ün kuruluşuna ve kuruluş amacına dair vurgu yapılırken “1982 Anayasası ile 6 Kasım’da kurulan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), üniversitelerde biat eden, sorgulamayan bir nesil yaratma çabasının ürünüdür. Üniversitelerde bilimden ve politikadan uzak uygulamalar, YÖK’ün kuruluşundan beri yaptığı yegane şeydir.
Bugün ise YÖK Saray’a bağlanmış ve üniversiteler, “Tek Adam’ın” yetkisine sunulmuştur. Bugüne kadar YÖK eliyle yürütülen üniversiteleri baskı altında tutma politikaları bugün de iktidar eliyle sürüyor. “ denildi.
“Müşteri değil öğrenciyiz” denilen açıklama “Eğitimin niteliği ve bilimselliği yerine rantını düşünenler, üniversiteleri ticarethane olarak görüyor. Üniversiteler artık bir şirket gibi yalnızca ‘vaatleri’ ile karşımızda ve sermaye yararına çalışıyor. Saraylara milyonlarca lira bütçe ayıranlar, en temel hakkımız olan eğitim hakkına göz dikiyor. Okuyabilmek için çalışmak zorunda kaldığımız gibi üniversiteden koca bir borç yığını ile mezun oluyoruz. Mezun olduğumuzda ise bu borçları ödeyebilmek için iş bile bulamıyoruz. TÜİK verilerine göre genç işsizlik yüzde 27,1. Her 4 gençten biri işsiz. 81 ile üniversite açmakla övünenler genç işsizliğe de çözüm bulmalıdır. “ denilerek devam etti.
“Üniversiteler rant kapısı değildir” vurgusu yapılırken “Geçtiğimiz yıl İstanbul Üniversitesi de dahil olmak üzere 13 üniversite bölündü ve birçok fakülte şehir merkezinden uzak yerlere taşındı. Üniversiteleri bölerek rant sevdalısı olduklarını bir kez daha gösterdiler.” Diyerek devletin üniversitelere yönelik politikalarına vurgu yapılırken “Nerede ağaç varsa orayı rant alanı olarak görenler, ODTÜ Kavaklık’ta öğrencilerin haberi olmadan kaçak KYK yurdu inşaatına başladı. Öğrencilerin direnişi sonucunda ODTÜ Kavaklık’a KYK yurdu yapılmadı.
Nasıl ODTÜ’ye kaçak yurt yatırmadıysak Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü’nde de Millet Bahçesi’ne izin vermeyeceğiz. Öğrencilerin en temel ihtiyaçlarına gelince bütçe yok diyenler, beton yığınından başka bir şey olmayan Millet Bahçesi’ne tam 14 milyon lira bütçe ayırdılar. Bütçe Millet Bahçesi’ne değil, öğrencilere verilmelidir.” denildi
Gençliğin bu saldırıların karşısında olacağına vurgu yapılan açıklama “Üniversiteler Saray’ın da YÖK’ün de değildir. Üniversiteler öğrencilerindir.” Denilerek devam etti. “Bugün verdiğimiz mücadeleden biliyoruz ki, üniversiteler ancak fikirler konuşulabilirse özgür olacak ve bilim üretecektir. Biz her daim eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim hakkımız için mücadele ederken; bize öğrencilerin hak ve özgürlüklerini kısıtlamak, üniversitelerdeki özgür düşünce ortamına ket vurmak hedefiyle soruşturmalar açıldı. Hocalarımız KHK’larla üniversitelerden ihraç edildi. Tüm bunlarla bilimden uzak, iktidara yakın üniversiteler yaratmaya çalıştılar.” İfadeleriyle Barış Akademisyenleri ve yüzlerce akademisyenin ihraç edilmesine vurgu yapıldı.
Açıklama “Bunlara rağmen, üniversitelerde itiraz eden öğrencileri hiç bir dönem durduramadılar, durduramayacaklar. Biz, hiçbir sınıfsal ayrıma izin vermeden eşit eğitim alma hakkımızı, gericiliğe karşı bilimsel eğitimi, cinsiyetçiliğe karşı eşitliği, ırkçılığa karşı kardeşliği, baskılara karşı özgürlüğümüzü savunmaya devam edeceğiz. İstanbul Üniversitesi Beyazıt Ana kapı önünden Ege üniversitesinden Dokuz Eylül’e, ODTÜ, Hacettepe, Ankara üniversitesindeki mücadele arkadaşlarımıza selam olsun .” denilerek bitirildi.
Açıklamanın ardından Beyazıt Marşı okunan eylem, Üniversite Öğrencilerinin kayyum rektöre karşı ,geleceksizliğe karşı, faşist saldırılara karşı, polis ve ÖGB kuşatmasına karşı, ranta talana karşı, şirketleşen üniversiteye karşı, kampüslerde tacize, tecavüze karşı, kampüslerde homofobi, transfobiye karşı haykırışlarına Ünivesite ayakta! sloganıyla karşılık vermesiyle bitirildi.