30 Eylül-1 Ekim tarihlerindeki iki günlük divan toplantımız coşkulu bir şekilde gerçekleştirildi. Nubar Ozanyan, Serdar Can ve Güzel Ana’ya atfettiğimiz merkezi divan toplantımıza birçok alandan katılım sağlandı. Yeni dönemle birlikte politik/pratik yönelim ve hedeflerimizi tartıştık. Ülkedeki mevcut gündemler ve bunun halk gençliğine yansımaları üzerine yürütülen tartışmalarda bunlara karşı YDG’nin nasıl bir çalışma örmesi gerektiği üzerinde duruldu.
Toplantımızın ilk gününe geçmiş süreç değerlendirmeleri ile başladık. Haziran ayında gerçekleştirdiğimiz toplantımızın ardından geçen süreçte yapılanlar/yapılamayanlar üzerinde genişçe tartışmalar yürütüldü. Çeşitli planlamaların yapılamaması üzerinde durulan geçmiş süreç tartışmalarında genel eğilim ise şöyle idi; alanların toparlanmasına yoğunluk verilmesi, bunda büyük oranda da başarılı olunmasına rağmen merkezi anlamda planlamaların gerisinde kalmak ciddi bir eksiklik olarak değerlendirildi. Bu konuda tüm alanlar özeleştirisini verdi. Önümüzdeki süreçte merkezi çalışmalara daha fazla ağırlık verilmesi kararlaştırıldı.
Eğitim gericileştiriliyor, gençlik geleceksizleştiriliyor
Politik gündemde ise yaz sürecinden bu yana ortaya çıkan gündemler tartışıldı. Temel gündem başlıkları ise eğitim alanında devletin müdahaleleri, Kürdistan bağımsızlık referandumu, Nuriye ve Semih’in direnişi ve tek tip elbise saldırısı üzerinde duruldu.
İlk olarak eğitim sürecine dair tartışmalarla başlayan politik gündem, devletin ideolojik merkezleri konumunda bulunan eğitim alanlarına sürekli ve sistemli bir saldırı içerisinde bulunduğu, attıkları her adımın gençliği geleceksizleştirdiği üzerinde duruldu. Özellikle yeni müfredat ile birlikte eğitim alanı gericileştirilmiş, halk gençliğinin bilimsel, anadilinde, demokratik eğitim talebine azgınca saldırılmıştır.
Liselerde son olarak TEOG sınavınında kaldırılması ile devletin eğitim anlayışının çürüklüğü daha da belirginleşmiş oldu. RTE’nin “TEOG’u istemiyorum” demesinin hemen ardından TEOG’un apar topar kaldırılması, yerine getirilecek olan sistemin belirsizliği halk gençliği üzerinde eğitim noktasındaki kaygılarını arttırdı. Eğitim sisteminin geleceği artık tek ağızdan çıkacak olan lafa bırakıldı. Öte yandan liseleri imam hatipleştirme politikasının çürüklüğü de yerleştirme sonuçlarının açıklanması ile boşa çıkmış oldu. Liseler öfkenin en çok harmanlandığı ve devlet için özel bir tehlike oluşturması, buraya dair daha fazla gerici politika ve saldırı gerçekleştirmesine yol açıyor.
Üniversitelere dair devletin yürüttüğü politikaları ise akademisyenleri tasfiye etme ve atanmış rektörler ile kontrolü ele geçirme şeklinde sürüyor. OHAL süreci boyunca ihraç edilen binlerce akademisyenin yerine atanan “düşük profil” akademisyenler ile üniversite eğitimi kırıntı niteliğinde bulunan bilimsellikten de “arındırılmış” oldu. ÖGB’ler ve polisler aracılığı ile demokratik haklar bir bütün olarak azgınca engellenmek istenmektedir.
Referandum haktır, engellenemez
Irak Kürdistanı’nda Kürt ulusunun ayrılma hakkını kullanmasına dönük artan faşist saldırılara rağmen referandum gerçekleştirildi. Özellikle Türkiye ve İran’ın saldırılarını sınır ötesi operasyonlar şeklinde sürdürmesi, askeri tatbikat ve hava saldırılara girişmesi, üzerinden yükseldikleri Kürt düşmanlığının göstergesidir. Her iki faşist iktidar, gerek Irak Kürdistanı’nda gerekse de Rojava’da yükselen Kürt ulusal mücadelesinin yarattığı enerjinin kendi kontrolleri altındaki parçalara sıçramasından korkmaktadırlar. Barzani’nin referandumu her ne kadar bir nefes alma adımı olarak kullansa da Kürt ulusunun kendi kaderini tayin etmek istemesi bizler açısında demokratik ve meşru bir haktır. Bu hak kimsenin bir lütfu değildir. Yüzyıllardır katliamlara ve sömürüye maruz kalan bir ulusun yarattığı değerlerin, kazanımların bir sonucudur. Bizlerde YDG olarak referandum sürecinde doğru bir politik tutum sergileyerek bağımsızlık talebinin yanında olduk.
Nuriye ve Semih yaşasın
KHK’lar ile işten atılmalara karşı sokağa çıkarak kendileri gibi işten atılan tüm akademisyenlerin sesi olan, direnişleri her yeri aşarak büyüyen Nuriye ve Semih, bizler açısından KHK’lara karşı direnişin simgesi konumundadır. Onların bu direnişi OHAL ile susturulmak istenenlere bir işaret fişeğidir. AKP’nin OHAL ile iktidarını kurtarma çabası ezilenlere yönelik azgınca saldırılar şeklinde sürüyor. Eğitim alanına dönük türlü saldırılara girişen AKP, devrimci-demokrat akademisyenleri işten atarak eğitim alanını kendisine göre dizayn etmeye girişti. Ancak bir kıvılcım olarak ortaya çıkan Nuriye ve Semih’in direnişi, ezilenleri sokakta buluşturan bir direnişe dönüştü. Onların bu direnişini kırmak için tutuklama yoluna gidilmesine rağmen bu direniş ezilenlere mâl olmuş bir biçimde sürüyor. Onların bu direnişini sahiplenmek için bulunduğumuz tüm alanlarda eylem ve etkinliklerde katılımımızı güçlendirmeliyiz.
Zindan direnişçileri aman vermez, TTE saldırısı geçilmez
AKP’nin OHAL boyunca ilk hedeflediği alanlardan biri de hapishaneler oldu. İlk faşist uygulamalarını buralarda denedi. Tutsakları baskı altına almak, onları siyasal bir düzlemden “arındırıp” sisteme kanalize etmeyi amaçladılar. Devrimci tutsakların yoğun olarak tutulduğu hapishanelerde faşist uygulamalara girişildi ancak tüm bunlar tutsakların direnişi karşısında boşa düşürüldü. Bugünde gündeme getirilen tek tip elbise saldırısının özünde tutsaklara halk gözünde suçlu algısı yaratılmak istenmesi yatmaktadır. “Hero” tişörtü üzerinde “FETÖ üyelerine” karşı başlatılan TTE saldırısı, yine her zamanki gibi devrimci-demokrat tutsaklara karşı bir yönelime dönüştü. TTE saldırısına karşı tutsak öğrenci gençlik üzerinden pratik faaliyetlere girişmek, bunun içinde özelde gençlik örgütleri ile ortaklaşmak gerekmektedir.
12. konferans sürecimiz
Bu yıl sonunda gerçekleştirmeyi hedeflediğimiz konferansımız için ön tartışmalarımıza başlamış olduk. Konferans örgütleme divanından önce tarih ve yer gibi teknik konuları tartıştığımız toplantıda, konferansımızın içerik tartışmalarını ise kısa zaman sonra yapacağımız konferans örgütleme divan toplantısına bıraktık.
Kampanya çalışmaları
Yeni dönemde bir kampanya başlatma kararı aldık. Kampanyamızın politik/pratik hedefleri politik gündemlerimiz üzerinden yükselecek. Kampanyamıza dair daha sonra kamuoyuna geniş bir açıklama da bulunacağız.
Dergimizi kolektifleştirelim, daha fazla üretelim
Dergimizin son sayısından bu yana oldukça uzun bir süre geçti. Kısa süre sonra yeni dergi çalışmalarına başlama kararı alındı. Her alan dergi için gündem önerilerinde bulundu. Dergimizin son sayısında ki çalışma sürecine dair eleştiri-özeleştiriler yapıldı. Özellikle yazılar konusunda her alanın daha fazla çaba sarf etmesi, daha fazla yazı yazma sürecine katılması kararlaştırıldı. Yeni sayımızın kampanyamızın politik yönelimine göre hazırlanması kararlaştırıldıktan sonra divan toplantımız sonlandırıldı.