2019’un Aralık ayında Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkan ve halk arasında korona virüs denilen Covid-19 salgını kısa bir sürede dünyanın dört bir yanına yayılarak çok sayıda ölüme yol açtı. Salgının bu aşamada henüz bir ilacı veya aşısı yok. Bu sebeple salgın etkisini günden güne arttırarak yayılmaya devam ediyor. Wuhan’da uygulanan karantina ve sonrasında sokağa çıkma yasakları ve doktorların yoğun çabalarıyla salgın denetim altına alınabildi ancak dünyanın geri kalanında bu pek başarılabilmiş değil. Hastalığı ağır geçirenler şimdilik hastanelerde solunum cihazına bağlanarak kurtarılmaya çalışılıyor.
Özellikle son zamanlarda tüm dünyada patlak veren emperyalist-kapitalist sistemin içine girdiği çıkmaz daha çok derinleşerek devam ederken bu kriz koronavirüs ile bambaşka bir duruma gelmiştir. Tabi bu durumdan zararlı çıkartılmak istenen yine ezilen emekçi kesim olacaktır. Öte yandan salgının sınır, sınıf ayırmadığına yönelik yapılmaya çalışılan propaganda tamamen egemenlerin isteyeceği bir algıdır. Evet zengin de yoksul da bu salgına yakalanabilir, ancak yaşadığımız sistem ve ülke gerçekliğinde açıktır ki sağlık hizmetlerine erişim ve tedavi uygulaması kesinlikle sınıfsaldır. Devlet hastanelerinde bulunmayan erken tanı kitleri iktidara yakın şahısların ellerinde oyuncak haline gelmiştir. Sistem tabi ki tercihini çoktan yapmış ve kimseyi şaşırtmayarak tüm sağlık imkânlarını sermayenin hizmetine sunmuştur. Halka ise bu hizmetlerden yararlanma imkanı sunulmazken çözüm yöntemi, “Bu hastalığa karşı elimizde güçlü bir koz var… yakalanmamak” olarak belirtilmiştir. Akabinde ise halka “evde kal” çağrısı yapılarak kendilerince önlemi almış oldular. Halka evde kal çağrısı yapıp, kendi OHAL’lerini ilan etme çağrısında bulundular. Ancak bu çağrıları yaparken yaşamak için çalışmak zorunda olan emekçilerden söz etmediler.
Kafe, bar, restoran, otel gibi özellikle özel sektörün hâkim olduğu iş yerleri kapatılmış ve buralarda çalışan emekçiler zorunlu ücretsiz izine çıkartılmıştır. Her yerden evde kal çağrılarının yapıldığı bu günlerde bir kesim yüzlerinde maske ile milyonluk ihaleler yaparken başka bir kesim ise ücretsiz izinde olduğu için alamayacağı asgari ücreti ile kirasını, faturasını, gıda alışverişini nasıl yapacağını düşünmektedir.
Tüm bunlar yaşanırken egemenler salgını fırsata çevirmeye çalışmakta ve yoksul halka yapılması gereken yardımlar misli ile sermayeye yapılmaktadır. Evden çalışmanın teşviği, salgın gerekçe gösterilerek işten çıkarmalar ile emekçilerin dişi tırnağı ile kazandığı haklar da bu vesile ile yok edilmek istenmektedir.
Yeni önlem sosyal mesafe
Salgının giderek artması ve yayılmasından dolayı getirilen yeni önlemlerden biri de sosyal mesafedir. Evet, sosyal mesafe salgının yayılmasını engellemek için önemli bir tedbirdir. Ancak bu virüse karşı alınabilecek en önemli önlem halk sağlığı için gerekli somut adımlardır. Görünen o ki salgın karşısında ezilenlerin kurtuluşu yine dayanışma ve birlik olacaktır. İnsanlar toplumdan uzak, bireysel yaşama itiliyor. Dünyanın karşısında duramadığı bir salgın ile karşı karşıya ve yalnız bırakılıyor. Halktan bu salgınla tek başına mücadele etmesi bekleniyor. Böylesine ağır bir süreçten geçerken ve devlet sermayeyi yalnız bırakmayıp kol kanat gererken öte yandan ezilenleri ise bu salgın ile karşı karşıya bırakıyor. Ve bu vesile ile aslında devlet var oluş amacının ne olduğunu tekrar tekrar bizlere göstermiş oluyor.
Tüm bu yaşananlar aslında hepimiz aynı gemideyiz yalanını da çürüten bir yerde durmaktadır. Bizim gemimiz ezilenlerin gemisidir ve bu geminin bu fırtınalı okyanusta ayakta kalması da ancak örgütlü hareket etmekten ve birlik olmaktan geçmektedir. Unutmayalım, bizler sadece bu salgına karşı mücadele vermiyoruz; bunun yanında egemenlere karşı olan kavgamız da devam etmektedir. Bu günler ancak ve ancak dayanışma ile aşılacaktır.
Yazı; Yeni Demokrat Gençlik dergimizin 15. sayısında yayımlanmıştır.