Eğitimde her yıl yeni sıkıntılar baş gösteriyor. Bu sıkıntılar sadece eğitimdeki politikalarla kalmıyor, son dönemde okullarda artan taciz ve tecavüz vakaları da bu sıkıntıların en can alıcı noktası oluyor. Devletin kadınlar üzerinde yürüttüğü politikalar asla değişmemekle birlikte daha da derinleşerek devam ediyor. Okullarda kadın öğrencilere yönelik artan taciz olayları, devletin kadın politikalarından bağımsız tutulamaz. Çünkü kadınların hedef alındığı zihniyet yapısının işleyişi öğrenci kadınlar üzerinde de yürütülmektedir. Okul çalışanları (öğretmen, müdür, hademe vb.) tarafından kadın öğrenciler tacize uğruyor. Yakın süreçte bu tür vakaların artması devlet ve okul yönetimleri tarafından sürekli gizlendi ve gizlenmeye de devam ediyor… Sokakta şort giyilmesi karşısında uygulanan şiddet, okullarda fiili ve psikolojik olarak kadın öğrencilere uygulanıyor. Antalya Kepez Anadolu Lisesi’nin Müdürü Filiz Günal, sınıf başkanlarını toplayarak; okullarda kız öğrencilerin mini etek giymelerinden rahatsız olduğunu belirterek “mini etek giyen tacizi hak etmiştir” şeklinde söylemlerle tacizi meşrulaştırdı. Bu da yetmezmiş gibi öğrencilerden oluşan taciz timi kurarak; öğrencilere kadın öğrencileri taciz etmesini söyleyerek, güya bu yolla mini etek giyilmesinden vaz geçilmesini sağlamaya çalıştığını söyledi. Yaşamın her alanında kadınların giyiminden, kimliğinden dolayı cinsel saldırıya maruz kaldığı ve katledildiği gerçeği, eğitim alanında da kendisini göstermektedir. OHAL ile birlikte; kadın kimliğine yönelik saldırı politikaları yasallaştırılmaya çalışılmaktadır. İstanbul Pendik Anadolu Lisesi öğretmeninin iki kadın öğrenciyi sözlü taciz etmesi üzerine, öğretmen öğrenciler tarafından şikayet edildi. “Bir daha yapmaz” şeklinde çıkan karar, kadın öğrencileri bir kez daha yıprattı.
Aslında ülkenin; ekonomisinde, eğitiminde, yargısında vb. alınan kararların nereden beslendiğine bakıldığı zaman yaşanan olayların asıl sorumlusunun, kadın kimliğine saldıran bu zihniyetin; var olan sistemin devamcısı ve Türkiye temsilcisi AKP hükümeti olduğunu görüyoruz. Politikaların hayata geçirildiği alanlar değişebilir ama ana kaynak aynı. Yaşanan bunca sorun karşısındaki rahatlıkları ise tarihten günümüze kalıntıları görülen kadın kimliği üzerinde kurulmaya çalışılan egemen erk iktidardır. Tarihin her sahnesinde görülen şudur ki, yaşanan olaylarda saldırıların ilk hedefi her zaman kadınlardır. Kadınların kimliği, bedeni sürekli hedef halindedir, bu yolla kadınları teslim aldıklarını sanırlar. Oysa tarih her dönemde; direnişlerde, grevlerde ve de savaşlarda en ön saflarda savaşan, kaderini değiştiren kadınlara şahit olmuştur, olmaya devam edecektir. Okullarda yaşanan bu sorunların elbette çözümü yine bizlerin elindedir. Tarihi, yaşamı yaratan biz kadınlarız. Bugün okulunda tacize uğradığı için intihar eden Cansel, yaşamının en güzel döneminde, aramızdan ayrılırken; ona bunu yaşatan öğretmen, erk zihniyetin yargısının desteği ile dışarıda dolaşmaktadır.
Bizlerin elbette mevcut yargıdan beklediği bir şey yoktur. Bugün çocukların kendisine tecavüz edenle rızası doğrultusunda evlenmesini çözüm diye ileri sürenler, bunların yaşanmasındaki asıl sorumlulardır. Kendisini taciz edenle yüzleştirilmesi doğrultusunda hareket etme prensibini baz alan anlayış, bu yolla kadın onuruna bir kez daha saldırmaktadır. Bizler Liseli YDG’li Kadınlar olarak okullarımızda yaşanan her taciz olayı karşısında, “kadın beyanı esastır, aksini ispat etme yükümlülüğü ise erkeğe aittir” ilkesi ile hareket ederek, kadın kimliğimize yapılan tüm saldırılar karşısında, tarihten bugüne kadın mücadelesinin haklılığı ışığında hareket etmeliyiz. Çünkü bugün devrim mücadelesinde bulunan birçok liseli kadın öğrenci; okul yönetimi ve faşist güruhlar tarafından, kadın oldukları için bilekleri rahat bükülebilir, algısı ile erkeklerden daha çok saldırıya maruz kalıyor. Ama bu, kadın mücadelesinde lise ayağını örmemizi engelleyemeyecektir. Okullarımızda yeni Cansellerin katledilmemesi için her türlü saldırıyı, kadının örgütlü mücadelesiyle püskürteceğimiz gibi, yaşamımızın her alanında karar verme yetkisi bize aittir. Mücadelede olduğu gibi devrimin inşasını da biz kadınlar öreceğiz. Bedenlerimizi cinsel obje olarak görenlere karşı öz savunma gücümüzle karşı koyacağız. Kadın öğrencilerin kendini var edeceği, kendini ifade edebileceği alanlar açarak, kadınların örgütlülükleri ile dayanışarak ortak hareket etme yönelimini kendimize hedef olarak almalıyız. Yaşamı, yarınları; umutla yeşertecek biz kadınlar, yaşamın her alanında varız ve var olmaya da devam edeceğiz.
Liseli YDG’li bir kadın