Dünyanın sonunun gelmesiyle birlikte birkaç mühendis ve onların patronu Bay Wilford tarafından oluşturulan 1001 vagonlu trende Snowpiercer ya da bilinen adıyla “Kar Küreyici” isimli dizi 30 Mart’ta 2’nci sezonunu tamamladı. Snowpiercer, küresel ısınmayla mücadele adı altında yapılan çeşitli çalışmaların ters tepmesiyle, dünyanın buzullarla kaplanması ve yaşanmayacak derecede soğuması sonrası, canlı yaşamının sert ve büyük mücadelelerle devam ettiği distopik bir bilim kurgu hikayesini konu ediniyor.
Bu hikaye daha önce 2013 yılında Bong Joon-Ho tarafından beyaz perdeye aktarılmıştı. Filmde dünyanın donması sonrası kurtulan sınırlı sayıda zengin ve çeşitli sınıflara mensup insanlarla birlikte trenin kalkışının 17’nci yılı anlatılırken, Mayıs 2020’de ise yine aynı yönetmen ve teknik ekiple diziye dönüştürülen yapıt, trenin kesintisiz harekete geçişinin 7 yıl sonrasını anlatıyor. Dizi, her ne kadar Le Transperceneige isimli bir çizgi romandan uyarlansa da, işlenen konular ve karakterlerin üstlenmiş olduğu misyonlar her sahnenin soluksuz izlenmesini sağlıyor.
Filmde zaman kısıtlılığından işlenmeyen, yarım kalan konulara genişçe yer verilen bu dizide “Kuyruk Vagonu” olarak adlandırılan ve trene kaçak binen yoksul yolcuların Bay Wilford ile seçkin yolcular tarafından geliştirilen sistem içinde kendileri açısından gün geçtikçe artan yaşam zorluğuna, yoksulların saldırı ve baskılara karşı ilmek ilmek ördüğü isyanı konu alan dizi 1’inci olarak adlandırılan, seçkin insanların kaldığı ilk vagondan, sırasıyla 2, 3, 4, 5 diye tam 1001’inci vagona dek gidiyor ve kuyrukta son buluyor.
Trenin son bulduğu bu vagon, esasen her şeyin başladığı yer oluyor. Biletsiz, yoksul yolcuların bulunduğu bu nokta açlık, üreme yasağı, çeşitli ağır ceza politikalarına sıkça maruz kalıyor. Ezilenlerin karşılarındaki son teknolojilerine direnmek üzere çok kısıtlı imkanlarla hazırladıkları saldırı ve savunma silahlarıyla birlikte, örgütlenme yöntemleri açıkça işleniyor. Andre Layton adında bir karakteri canlandıran Daveed Diggs öncülüğünde ilk adım atılırken, bu karakterin trenin kaderini değiştirip, değiştiremeyeceğine dair sorular akılllara sık sık geliyor.
Layton dışarıdaki hayatında cinayet dedektifi olduğu için trenin elitist yolcularının karıştığı bir cinayet vakasını çözmesi için kuyruktan alınarak, önlere getirilir. Direniş hazırlığında olan kuyruk vagonu yöneticilerin bu hamlesi üzerine kısa süreli bir şaşkınlık yaşasalarda öncülerinin yanlarından alınması onları baş kaldırıdan geri tutamaz. 1001’inci vagonun “kaçak yolcuları”, kuyruk kapıların açıldığı ilk anda eyleme geçer. Uzun saatler süren çatışmalar sonucu 6 tren güvenliği, 11 kuyruk direnişçisi hayatını kaybeder. Layton, bu aşamada konaklamanın isyanı bastıracağını ve ağır cezalar vereceğini tahmin ederek arkadaşlarından savaşı sonlandırmalarını ister. Layton’un bu isteğine izlerken anlam vermek güç oluyor. Öte yandan yine isteği başta arkadaşları tarafından “işbirlikçisin, hainsin” gibi söylemlerle reddedilse de daha sonra bu fikir kabul görülmesi “Devrim süreci bastırıldı” düşüncesini aklımıza işleniyor. Konaklama, 3 kuyrukçuyu cezaevi olarak kullanılan çekmecelere kapatır ve 1 direnişçi kadının kolunu kesmekle olayı kapattığını düşünür.
Hikaye her ne kadar elitist yolcularının bulunduğu 1’inci vagonla, isyan bayrağını kaldıran “Kuyruk” arasındaki savaşımı konu alsa da arada bulunan uyuşturucu ticareti, fuhuş ve yozluğun her türünün serbest olduğu “Gece Vagonu”, tropikal meyvelerin bulunduğu Bahçe Vagonu ile Akvaryum Vagonu’nun yanı sıra zengin yolcuların çocuklarının eğitimleri için düzenlenen Okul Vagonu’da çokça dikkati çekiyor.
Bay Wilford’ın geliştirdiği sistemde tipik devlet anlayışının ve onun hiyerarşik aygıtlarının yoğun bir şekilde aktarıldığına tanık oluyoruz. Şu an dünyanın neredeyse tamamında hakim olan ceza infaz sistemlerinden, konaklama olarak adlandırılan tren yöneticilerine, kolluk kuvvetlerine ve normal yaşamdan bildiğimiz çoğu şeyi bulmak mümkün.
Ceza infazında yine çokça tanığı ve hatta çoğumuzun gerçek yaşamda mağduru olduğu senaryo yine en sade haliyle vurgulanmış.
Zenginlerin katalok suçlardan muaf olduğu, yargılamalarının objektif yapılmadığını zihinlere derinden işlenmiş. Bugün yaşadığımız bu coğrafyada bile TCK, TMK gibi hukuki kavramların yetersizliğinden ülkeyi terkedip, sürgünde uzun yıllar yaşamak zorunda kalan binlerce bireyin yanı sıra sadece fikirlerinden kaynaklı hapishanelerde bulunan 10 binlerce insan gerçeği dizinin yargı, ceza ve infaz üçlemindeki sahnelerinde akıllara kazınıyor.
İlk sezonun final bölümünde yapılan devrim, diziye dahil olan farklı karakterlerle boğulmaya çalışılıyor. Bu boğma çabaları 2’nci sezonun final bölümüne kadar devam ediyor. Ve nihayetinde karşı devrimciler başarılı olup tekrar tren yönetimini ele geçiriyorlar. “Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir” diyen Marx’ın sözleri direniş, teslimiyet ve alabildiğine kurgusallığın içinde burada bir kez daha tezahür ederken, dizinin 3’üncü sezonu izleyicileri tarafından merakla bekleniyor.
Yazı; Yeni Demokrat Gençlik dergimizin 16. sayısında yayımlanmıştır.