6 Şubat depreminin ardından altı ayın üzerinde bir zaman geçmiş olsa da bölge halkının yaşamını yeniden üretebileceği adımlar hala atılmış değil. Geçmişten bu yana iş olanakları yaratılmıyor hatta insanların bölgeden göç etmesi, muhalif kesimlerin yaşadığı bölgelerin insansızlaştırılması için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir taraftan iş olanakları yaratılmazken diğer taraftan enkaz boşaltımları ve toprak istimlakı çoğunlukla muhalif kesimlerin yaşadığı bölgelere yapılıyor. Depremzedeler depremde evlerini, yakınlarını kaybetmelerinin ardından şimdi de devletin attığı adımlarla yerlerinden hızla göç ettirilmeye çalışıyor.
Bölgeye dışardan desteği; insanların mutfağını, geçimini, evini, gündelik yaşamını yeniden örgütleyebilmesini ve bunu bizzat depremzedelerin kendi emeğiyle yapabilmesini sağlayabilmesi için olanakları seferber etmek şeklinde ele almak şeklinde olmalıdır. Günümüz koşullarında her ne kadar değerli olsa da hazır, paketlenmiş yardımların bölge insanının yaralarını sarmaya pek katkısı bulunmamaktadır, devam eden süreçte çok daha bütünlüklü ve kalıcı olarak insanların kendi ayakları üzerine doğrulma isteğine ve çabasına destek olmak gerekmektedir.
Bu bakımından deprem bölgesindeki çalışmalarımızın kalkınma yönüyle düşündüğümüzde hem ekonomik, sistemin asimilasyon ve demografik yapıyı değiştirme adımlarını boşa düşürmek bakımından düşündüğümüzde hem de siyasi yönü bulunmaktadır.
Biz de Yeni Demokrat Gençlik olarak deprem bölgelerinde yürüttüğümüz çalışmalarımızı bu iki yöne yanıt olabilecek niteliklerle sürdürme hedefiyle pratik çalışmalar ortaya koyuyoruz.
Antakya’da çalışma yürüttüğümüz alanlarda insanlar, özellikle de kadınlar ya tarım işçiliği yapıyor ya da küçük ölçekte tarım yapıyor. Biz de olanaklarımızı kullanarak bu ürünleri tüccar vb.ni aradan çıkartarak tüketiciyle buluşturma çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Mevcut durumda toprağı eken, mahsulü toplayan ancak pazar sorunuyla karşı karşıya olan ve de “üreteceğim ama alıcısı olacak mı ya da değerinde satabilecek miyim, verdiğim emeğe değecek mi?” sorularını soran depremzedeler sözkonusu. Bu sorular birçok insanı üretimden koparmaya götürdü. Bu soruları mevcut gücümüzle ortadan kaldırmak, üretimi teşvik ederken üretim-tüketim ilişkisini oluşturmak insanların yüzünü yeniden üretime döndürmeyi sağlayabilir. Böylece hem depremzedeyle dayanışmaya çalışan insanlar güvenilir gıdaya ulaşmış oluyor hem de depremzedeler emellerinin karşılığını mevcut şartlarda almış oluyor.
YDG olarak uzun bir aradan sonra yaptığımız köy çalışmasını insanların üretim sürecinin yanında yer alarak, üretimin yapabileceği koşulları sağlayarak yapma kararı aldık. Altıncısını gerçekleştirdiğimiz bu köy çalışmamızda diğer köy çalışmalarımıza benzer yönler açığa çıktığı gibi onlara hiç de benzemeyen yönler de karşımıza çıktı. Yoğunlaşma, emek seferberliği, yoldaşlaşma gibi konularda benzerlikler yaşadık. Ama bir işçi gibi değil de depremzedelerle beraber işin sahibi olma; yalıtık değil kitlelerle her an yanyana olma, kimi toplantılarımız dahil iç içe olma-kaynaşma vb. de farklılıklardı. Alanda düzensizlik içinde düzen, planların boşa düşmesi içinde yeniden yeniden planlama gibi konularda da farklılıklar ile karşılaştık.
Zorluklarla baş etme düzeyimiz gelişti!
Kadınlarla beraber geleneksel yöntemlerle üretimini gerçekleştirdiğimiz biber salçası yapımı, depremin yaratmış olduğu istikrarsızlık ve düzensizlik nedeniyle ek zorluklarla içiçe gerçekleşiyor. Mekan bulmak, yeterli miktarlarda ürün toplamak, bunlarla beraber gündelik yaşamın örgütlenmesindeki zorluklar bizim açımızdan çalışmayı oldukça komplike ve zorlu hale getirmiş oldu. Bu durum, her yoldaşımıza fazladan yük bindirmiş oldu. Bu “yük”, kitlelerin gücüne dayanarak ve o gücü seferber ederek, çözüm odaklı yaklaşım ve ısrarcı duruşumuzla çözüme kavuştu.
Köy çalışmamız, üretim süreci ve eğitim çalışmalarıyla günün ilk ışıklarından gecenin geç saatlerine kadar ciddi bir efor ve düşünsel yoğunlaşmayı zorunlu kılmıştır. Toplamda çalışmaya katılan her yoldaşımız, çok yönlü olarak zorlu bir sürecin içinde bulunmaktadır fakat yoldaşlarımızın zorluklarla baş etme düzeyi ilk çalışma günümüzün ardından hızla büyük bir mesafe katetti. İşe alışma, kitleyi ve bölgeyi, bölge şartlarını tanıma durumuyla ve örgütsel müdahaleyle eksikliklerimizin doğru temelde giderilmesiyle zorlanmalarımız hafifledi.
Yaptığımız eğitim çalışmalarında dönemin özgünlükleri, örgütsel durumumuz, ihtiyaç duyulan kadro profilinin nasıl olması gerektiği ve kitlelerin gerçek sorunlarıyla ilgilenmenin siyasi çalışmalarımızda nasıl işlenmesi gerektiğine dair konu başlıkları belirledik. Yararlandığımız makaleler şunlar oldu; Demirdağ yoldaştan, “Devrimin Atak, Bilgili ve Fedakar Kadroları Olalım”; Mao yoldaştan, “Liberalizmle Mücadele Edelim”, “Ekonomi Siyasetimiz” ve “Kitlelerin Refahıyla İlgilenin, Çalışma Yöntemlerine Dikkat Edin”; Lenin yoldaştan ise “Ekonomistlerin İlkelliği ve Devrimciler Örgütü”, “Bolşevik Devriminin Temel Koşullarından Biri”.
Kitlelerin özellikle de kadınların oldukça yüksek düzeydeki bir sahiplenmesi ve özverisiyle buluşan köy çalışmamız sürmektedir. Birçok zorluğun olduğu bu çalışmamızda, çalışmaya katılan her YDG’li emeğini bölgenin ve yaşamın yeniden inşa edilmesi için vermektedir. (Yeni Demokrat Gençlik)
Bu yazı Özgür Gelecek gazetesinin 291. sayısında yayımlanmıştır.