Son süreçte devrimci kurumlara ve faaliyetçilerine yönelik sosyal medya üzerinden yayınlanan ifşalar ve bu ifşaların ardından muhatap devrimci kurumların aldığı doğru ve yanlış tutumlardan sonra Yeni Demokrat Gençlik olarak ifşa konusunu ve örgüt içerisinde yaşanmış ya da yaşanabilecek böylesi olayları gündemimize aldık. Konuyu gündemimize almamızla birlikte önemi ve ihtiyacımız üzerinden merkezi bir atölye çalışması yapmaya karar verdik. İşe, merkezi atölye çalışması öncesi yararlanacağımız materyalleri araştıracak ve atölyenin verimli ilerlemesini sağlayacak bir komisyon belirlemekle başladık. Komisyonda sadece kadın yoldaşlar yer aldı.
Atölyeyi karma şekilde yapmaya karar verdik ve buna uygun bir yöntem belirlemeye çalıştık. Tüm alanların belirlenen materyalleri okuyup, kendi içlerinde ön tartışmaları yapması gerekiyordu. Tabii bu konuda belli küçük aksaklıklar da yaşanmadı değil. Fakat sonuç olarak alanlar okumaları yaptıktan ve ön tartışmalarını gerçekleştirdikten sonra komisyondaki kadın yoldaşların hazırladıkları çerçeve doğrultusunda atölyemizi tüm alanlardan yoldaşların katılımıyla gerçekleştirdik.
Atölyemiz Nasıl Geçti?
Atölyede ilk etapta sorular üzerinden fikir ve düşüncelerimizi paylaştık. Sorular veya konular hakkındaki fikirlerimizi belirtirken erkek yoldaşların konuşmasını zorunlu hale getirdik çünkü aralarında cevap vermekten veya fikir beyan etmekten kaçmaya çalışacak olanların çıkacağına emindik ki haksız da değildik.
Sorulardan birisinde bir metin vardı ve metni okuduktan sonra fikirlerimizi belirtmemiz gerekiyordu. Metin, ifşa edilen bir erkekten istenilen özeleştiriden alıntıydı ve erkeğin özeleştiri adı altında kadını suçlayan, özür dileyerek kendisini masum gösteren beyanlarından oluşuyordu. Fikirlerimizi belirtmeye başladığımızda kafalar karışmıştı. Çünkü erkek özür dilemişti ama kendisini savunuyordu. O halde neden özür diliyordu? Bu yaptığının adı neydi? Kadının ifşa etmesini doğru buluyordu ama olayı taciz olarak lanse etmesini doğru bulmuyordu! E ifşalamasının sebebi zaten taciz olarak değerlendirmesi, ne saçmalıyordu bu erkek? Üzerine tartışmaya başladığımızda hakkında beyanda bulunan kişinin özür ve ‘ifşa hakkı’ lafazanlığıyla kendisini aklama peşinde olduğu konusunda hepimiz hemfikirdik.
Daha sonra bir mesajlaşma kesitini yorumladık. Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi belirtilmeyen iki kişinin sadece birkaç gün içerisindeki kısa mesajlaşmalarını içeriyordu. Bu mesajları yorumlarken aslında istem dışı çoğumuzun taraflara cinsiyet atamasında bulunduğumuzu fark ettik. ‘Sizce burada bir taciz var mı?’ sorusuna ise özellikle erkekler tarafından temkinli cevaplar verildi. Taraflardan birisinin çok net bir şekilde istemediğini söylememesi, sadece kısa ve isteksiz cevaplar vermesinden kaynaklı kafa karışıklıkları oluşmuştu… Fakat elbette orada bir zorlama ve taciz vardı! Tartışmanın sonucunda; kafaların zorlanan veya tacize uğrayan tarafın sert olamamasından dolayı karışmasının yanlış olduğu, bir şeyin ne ise o olduğu belirtilerek, herhangi bir nedenden kaynaklı da sert ve “net” tepkiler vermeye/veremeyebilecekleri konusunda netleştik.
Kol Kırıldığında Yeni İçinde Bırakmak Bize Zarar Verir
Atölyemizin son kısmında ise ifşa konusu üzerine fikirlerimizi ve tutumumuzun nasıl olması gerektiğini konuştuk. Bu noktada örgütlü her bireyde olabileceği gibi “örgütü koruma” refleksi ve bu refleksle birlikte yanlış fikirlerin, pratiklerin doğabileceğini çok iyi biliyoruz. Tartışma sırasında bu ihtimaller ve gerçeklik üzerinde de durarak ilerledik. Ki bu tarz olaylarda nasıl tavır almak ve pratik sergilemek gerektiği kadın hareketimiz açısından çok net olsa da atölye sırasında belli başlı noktalarda kafa karışıklıklarının olduğunu da görmüş olduk. Mesela ‘ifşa hakkı nasıl doğar?’ ya da ‘bu yöntem ne kadar doğru?’ gibi bazı noktalar tartışmaya açıldı. Birçoğumuz da konu üzerine fikirlerimizi belirtirken daha çok geçmişte kendi yaşadığımız olaylar veya yanlış pratiklerimiz (örneğin kadın yoldaşın inisiyatifini kırmak, yoldaşına sesini yükseltmek gibi) üzerinden örnekler ve ‘özeleştiriler’ vererek konuştuk. Bu da atölyemizin son kısmını günah çıkartma seansına benzetmedi değil… Özellikle erkek yoldaşlarda bu refleksi görmüş olduk.
Herhangi bir örgütün (kendisini devrimci, komünist vs. olarak tanımlayan) dışarıya karşı söylemleri, kendisi hakkında çizdiği imaj maalesef çoğu zaman o örgütün gerçekliğini yansıtmıyor. Özellikle de kadın özgürlük mücadelesindeki gerçek bakışını yansıtmıyor. Hatta çoğu zaman anti-erk, en üstten söylenen sözler mevcut erkekliği gizlemenin bir yolu olarak umarsızca sarf edilebiliyor. İçeride yaşanan taciz, şiddet vb. karşısında uyguladıkları pratikler ya da ifşalandıklarında ortaya koydukları tavırdır belirleyici/gerçek olan. Söylemde kadın ve LGBTİ+ mücadelesinde büyük atılımlar yapılıyor, içerdeki erkek egemenlik yeniliyor olsa da hatta daha üstten bir iddia ile tamamen kadın devrimi yapılmış olsa da gerçekler böylesi durumlarda ortaya çıkıyor. Bunu son süreçte yaşanılan örneklerden de görmüş olduk. Burada niyetimiz elbette genelleme yapmak değil. İfşalar sayesinde gün yüzüne çıkan gerçekler sonrasında net ve olması gerektiği gibi tavır alan kurumlar olsa da tüm suçu düşmana kendi dışındaki şeylere yıkan, kendisinde hiçbir hata, eksik veya boşluk görmeyen örnekleri de gözlemlemiş olduk.
Bu negatif örneklerin ışığında aslında ne yapmamamız gerektiğini de uygulamalı olarak görmüş olduk. Örgütü korumanın bir taciz veya şiddet karşısında sessiz kalarak ya da üzerini kapatarak olamayacağını, bunun tam aksine o örgütü çürüteceği ve içini boşaltacağını vurguladık. Kadın ve LGBTİ+ların son süreçte devrimci örgütleri ve faaliyetçileri ifşa etme yoluna gitmesindeki en büyük etken de zaten “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı ile doğru süreçlerin işletilmeyerek fail erkeklerin korunuyor olduğu gerçeğinden kaynaklanıyor. Eğer beyanı olan bireye güven vererek, beyanını esas alarak işletilen süreç sonucunda gerçekten adalet duygusunu oluşturacak sonuca varılırsa örgütlü veya bırakmış fakat örgüte bağlılığı devam eden insanlar ekstra bir durum olmadığı sürece ifşa yoluna gitmeyecektir. Böylece örgüt de hem dışarıdan gelecek tehlikelere hem de içerdeki erkek egemen zihniyete karşı korunmuş olur. Çok klişedir fakat gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu gerçekten vardır. Böylesi büyük olaylar ve hatalar sonsuza dek saklanamaz, elbet bir yerde patlar ve çok büyük zararlar verir. Doğru müdahaleler yapılmazsa kangrenleşir ve bulunduğu yeri çürütür.
Atölyemiz ve tartışmalarımız sonucunda:
İfşalanan kurumlara karşı son süreçte tutunduğumuz tavrın asla yeterli olmadığı ve bu noktada çok fazla eksik kalındığı yönünde iç eleştiriler yapıldı. Bu noktada tüm yoldaşlar aynı fikirde olmasalar da özellikle kadın yoldaşlar eksik kalındığını vurguladı. Böylesi durumlarda gerektiğinde daha refleksif ve net tutum alınması gerektiği açıktır. Sadece açıklama ve özeleştiri talep etmekle konu kapanmıyor ve çoğu zaman özeleştirel bir yaklaşım da göremiyorsun karşında. Peki talep ettiğin özeleştirel tutumu göremeyince ne yapmalı? İşte devrimci bir örgütün bu tip olaylarda diğer kurumlara karşı net tavır sergileyebilmesi, kadın ve LGBTİ+ mücadelesindeki gerçekliğini de ortaya koyan tutumlardan birisidir…
İfşa, kadın ve LGBTİ+ların adalet duygularını kendi başlarına onarabilmek için, çoğu zaman son çare olarak kullandıkları bir yöntem. Bu yöntemin bireylere zarar verebilecek yanlarının da oldukça fazla olması aslında bu kararın ne kadar zor alınabileceğini gösteriyor. Bir bireyin de neden bu yöntemi seçtiğini sorgulamak örgüte düşmez. Bu noktada örgütlü veya örgütsüz her kadın ve LGBTİ+nın ifşa hakkı bizim için saklıdır, böylesi bir durumda ancak yanlarında ve birlikte mücadele eder pozisyonda olabiliriz. Bu da salt söylemde değil, eksiklerimiz ve artılarımızla pratik anlamda olacaktır!
Yazı; Yeni Demokrat Gençlik dergimizin 17. sayısında yayımlanmıştır.