Kadim Ortadoğu coğrafyası, tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve insanlık tarihinin en önemli dönemeçleri de bu coğrafyada yaşanmıştır. Bu nedenle Ortadoğu sanatı, dini ve kültürü her zaman merak konusu olmuş ve bu ilgi sonucunda coğrafyayı anlama çalışmaları başlamıştır. Bu anlama ya da algılama çalışmaları, genel açıdan doğu ve batı arasındaki farklılıklar üzerine kurgulanmış, zamanla bu durum, batının doğunun kültüründen farklı olduğu vurgulayan, batının merkeze alındığı bir düşünce biçimine dönüşmüştür. Buna paralel doğunun farkı batıya entegre edilerek doğuya dair her şey silikleşen bir biçime dönüşmüştür.
Zaman içinde Ortadoğu, gericiliğin çemberine düşürülmüş, ileri zannedilen her unsurun batıya muasır olduğu fikriyatı algıları kuşatmıştır. Her sakallının, sarıklının, Arapça konuşanın gerici olduğuna dair çok ciddi bir sanı ve yaklaşım söz konusudur. Bu algılayışın Marksizm’e ve sınıf mücadelesine dair tüm düşüncesi ve birikimi ne yazık ki batıya ilişkindir. Ancak yaşadığımız coğrafyada bu mücadelenin izleri olduğu kadar bu noktada rol oynayan şahsiyetler de bulunmaktadır. Bu açıdan bizim tarihimiz dünya ezilenlerinin tarihi olduğu kadar özelde de bu coğrafyanın tarihidir. Bu çalışma bu bilincin şekillenmesinin mütevazi bir başlangıcı olabilir. Bu başlangıç içinde sahip çıkacağımız değerler bizi gerçeğe yaklaştıracağı gibi örgütlenme zeminimizi de güçlendirecektir.
Şii imamlıktan Marksist bir düşünüre: Hüseyin Murva
Ortadoğu’nun önemli bir aidiyet krizi olarak öne çıkan mezhep sorunu, Ortadoğu halklarının toplumsal yapısını şekillendiren önemli başlıktır. Bu aynı zamanda toplumsal anlamda ulusu bölen ve onun mücadelesini emperyalizme karşı sekteye uğratan bir yerde durmaktadır. İşte böylesi bir ortamda dünyaya geldi Hüseyin Murva. Murva aynı zamanda Şeyh Hüseyin olarak da bilinmektedir. Ailesi, Şii fıkhı alanında önemli çalışmalar yapan ve saygı gören bir aileyiydi. Murva babasının onun din adamı olması yönünde yoğun isteği ile eğitim almıştır. Bu yoğun istek sonucu babası tarafından 1924’te Necef Üniversitesi’nde İslami eğitim almak üzere Irak’a gönderildi. Bu yolculuk aynı zamanda hayatında önemli bir dönemeçtir.
1938 yılına kadar burada Şii fıkhı üzerine çalışmalar yapan Murva Şiilik düşüncesinin toplumsal muhalefetteki yeri üzerine de araştırmalar yapmıştır. Genç yaşında edebiyat ile ilgilenmeye başlayan Murva, öykü, şiir, eleştiri vb. alanlarına özel çalışmalar yapmıştır. Murva’nın genel anlamda eğilim gösterdiği konu Şiiliğin toplumsal muhalefetteki yeri ve dünya genelinde gelişim gösteren sınıf hareketleri ile olan ilişkisidir. Murva’ya göre Şiilik Ortadoğu’nun sınıf mücadelesi açısından önemli bir damardır. Hem Şiilik alanında çalışmalar gerçekleştirirken hem de sınıf mücadelesine dair incelemelere başlamıştır. Etrafındaki arkadaşlarını da bu noktada seferber etmiştir. Bu çabası sonucu 1948 yılında başka bir evreye geçmiş, 1948’te Marksizm ile tanışmıştır. Irak Komünist Partisi kurucularından Hüseyin Muhammed el Şabibi’nin kendisine “Komünist Manifesto”yu okumasının ardından hayatına yeni bir yön verecek olan yola girer ve Marx ve Engels’in diğer yapıtlarını da okumaya başlar.
Murva, Irak’ta anti emperyalist cephede
Murva, Irak’ta bulunduğu süre zarfında İngiliz emperyalimizinin bölgede sömürüsüne karşı örgütlenme çalışmaları yürütmüştür. Anti-emperyalist mücadele içinde özellikle orta burjuvazinin bu sürece dahil olması için özel çalışmalar yapmıştır. Özellikle Irak’taki Şiilerin örgütlenmesinde din adamlarının kitleleri eyleme teşvik etmesi için ikna çalışmaları gerçekleştirmiştir. Gerek yazıları ve edebiyatıyla gerekse de bir aktivist olarak aktif rol oynar. Irak’ta kaldığı süre zarfında oldukça ciddi bir propaganda çalışmaları yürütmüştür. Çalışma yürüttüğü alanlarda inançların da sınıf mücadelesinin bir parçası içinde şekillendiğinin bilinciyle bu inançlarda ezilenlere ilişkin detaylar yakalayarak propaganda ve çağrı yapıyor, sınıf mücadelesine girmeyi bir dini buyruk gibi dile getiriyordu.
Özellikle Şiilik içinde kurtuluşu ifade eden Mehdi düşüncesinin ortaya çıkardığı yılgınlığa karşı da mücadele ediyordu. Ona göre mehdi düşüncesi, toplum içinde kader ve beklemeci bir anlayışa neden oluyordu. Bu nedenle sürekli illa ki bir mehdi gelecekse veya yaratılacaksa onun mücadele içinde ortaya çıkacağını dile getiriyordu. Murva’ya göre Mehdi demek, ezilenlere önderlik edecek bir sınıf hareketi demekti. Çalışmaları kısa sürede ülke geneline yayılmaya başladı. Bu yüzden Nuri Said Paşa’nın iktidara gelmesiyle vatandaşlığı elinden alındı ve Irak’tan sürüldü. 1949 yılının kış aylarında Beyrut’a dönen Murva, çalışmalarına burada devam etti. El Hayat gazetesinde yedi yıl boyunca yazarlık yaptı, daha sonra örgütlediği bir grup genç ile dergi çıkarmaya başladı.
Lübnan Komünist Partisi Merkez Komite Üyesi; Murva
1950’de Feracallah Hulu, Antuan Sabit gibi Lübnan Komünist Partisi üyeleri ile tanıştı. Çalışmalarına Lübnan Komünist Partisi’nde devam etme kararı alan Murva, 1951 yılında resmi olarak bu partiye üye olur. Ardından Filistin’in kurtuluşu için Arap Komünist Partilerinin oluşturduğu “Barışı Destekleyenler” güçlerine katıldı. 1965’te ise Lübnan Komünist Partisi’nin Merkez Komitesi’ne seçildi. Daha sonra bunu SB üyeliği takip etti. Murva, Lübnan Komünist Partisi içindeki çalışmalarının yanısıra Lübnan Üniversitesi’nde de eğitimine devam etmiştir. Arap felsefi düşüncesi dersleri verdiği dönemlerde Moskova Devlet Üniversitesi tarafından kendisine fahri doktora unvanı vermiştir. Yapmış olduğu çalışmalarda Marksizm’in Ortadoğu’da yayılmasının kurtuluş için esaslı konu olduğunu savunan Murva aynı zamanda coğrafyadaki bütün gelişmeleri sınıf mücadelesinin bileşkesi haline gelecek şekilde yorumlamaya ve propaganda etmeye çalışmıştır. Ona göre Ortadoğu halklarının sınıf mücadelesi zamanda ulusal mücadele ile iç içe geçmişti. Düşünceleri ve yazılarıyla gerici-faşist kesimleri rahatsız eden Hüseyin Murva’nın Arap düşünce hayatına kazandırdığı en önemli eser “Arap İslam Felsefesinde Materyalist Eğilimler” adlı kitabıdır. Murva dört ciltlik bu eserde “Arap İslam tarihini” tarihsel materyalist bakış açısıyla yeniden yazmıştır. Bu tarihi çalışması kısa zamanda Atlas Okyanusu’nun kıyısında bulunan Fas’tan Yemen’e kadar Arap aydınlarının, ilerici gençlerinin ve devrimcilerinin başucu kitabı olmuştur.
Bunun yanısıra edebi alanda önemli eserler veren Murva, Irak’ta olduğu süre boyunca gözlemlerini ve okumalarını ve Irak’taki krallığın sona ermesini “Irak Devrimi” adlı kitabında toplamıştır. Kendi hayatını ise “Yaşlı Doğdum, Çocuk Öleceğim” adlı kitabıyla anlatmıştır.
Murva’nın düşüncelerinin zaman içinde Lübnan sınırlarını aşması onun sadece bulunduğu ülkedeki hakim sınıfı değil Ortadoğu’daki tüm ezenleri huzursuz etmiş ve 1987 yılında faşistlerin suikastı ile katledilmiştir. Murva’nın katledilmesi aynı zamanda Ortadoğu’da neyin yok edilmek istediğinin açık bir kanıtıydı. Zira o, Ortadoğu’nun kurtuluşunun manifestosunun Marksizm’in bu coğrafyaya uyarlanmasından geçtiğini hemen her yerde haykırıyordu.
Bir Özgür Gelecek okuru