”Kendimizi örgütlemekten tutalım da top yekün halkın birlikte mücadelesini örgütlemek gelecek ve özgürlük arayışımızın bize dayattığı örgütlenme zorunluluğunu bilince çıkarmaktan geçmektedir”
Yoksulluk her geçen gün halkın boynunda kanını, canını, sevgisini, umudunu, geleceğini, bir bütün olarak insanlığın tarihsel süreçte açığa çıkardığı tüm olanakları sömürüyor, geleceğimiz çalınıyor. Yaşamın her alanında gün geçtikçe ağırlaşan koşullar, halkı her geçen daha derinden yaralıyor. İşçiler iş kazalarında katlediliyor en ağır koşullarda emeğini satmak zorunda bırakılıyor. Kadınlar yaşamın her alanında emeği sömürülürken yok sayılmaya, kazanılmış hakları gaspedilmeye çalışılıyor. Kürt ulusuna yönelik imha saldırıları her geçen gün büyürken Newroz’da sokağa çıktığı için gözaltına alınan çocuklara dahi çıplak arama ve kan – DNA testi yapılıyor. LGBTİ+’lar yaşam alanlarının dışına itilip, istihdam olanağı bulumazken, “toplum ahlakını bozma” gerekçesiyle tutuklanmaya, katledilmeye, katilleri cezasızlıkla ödüllendirilmeye devam ediyor. Kayyumlar, akademik kıyımlar, şirketleşme üçgeninde eğitim gün geçtikçe niteliksizleşirken, diploma almak lüks olarak gösterilmeye milyonlarca diplomalı işsiz istihdam edilmezken, açılan üniversitelerle, kaldırılan üniversite barajlarıyla diplomalı işsiz sayısının arttırılmasıyla övünülüyor.İşsizlik cenderesinde boğulmak istenen, emeğini her geçen gün daha ucuza satması dayatılan kitleler yaşamını sürdüremez hale getiriliyor, intihara sürükleniyor. Elektrik, doğalgaz, su, petrol her geçen gün daha da pahalılaşıyor ve bunlar halkın gözünde lükse dönüşüyor. Doğamız emperyalist tekellerin ham madde tarlasına dönüştürülüp tarım yok ediliyor. İngiltere’den atılan çöp İskenderun’dan çıkıyor, doğamız emperyalistlerin çöp kovalarına haline getiriliyor.
Sistemi Yıkacağız
Emperyalist-Kapitalist sistemin açığa çıkardığı sorunlar halk için açlık yoksulluk, baskı, zam ve ölümü dayatırken bir avuç sömüren için lüks ve şatafat vadediyor. Bu eşitsizlik ve açığa çıkardığı sorunlar top yekün mevcut sistemin yapısından kaynaklanırken egemenler, her yeni gün arasından bir suçlu-suçsuz seçmemizi bir onu bir diğeri onu aklamamızı bekliyor. TC devletinin 100 yıllık tarihinde, işçilere, köylülere, kadınlara, Kürtlere, ezilen inançlara, LGBTİ+’lara, doğaya, yönelik saldırılarında ortaklaşan burjuva klikler bugün birbirine alternatifmiş gibi gösterilip yaşadığımız geleceksizliğin sebebi salt Cumhur ya da Millet ittifaklarındaymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Son 5 yılı incelesek dahi AKP-MHP-CHP-İYİP-SP… bir bütün burjuva kliklerin halka dönük saldırılarda nasıl bir araya geldiğinin somut göstergelerine ulaşabiliriz.
Bu kliklerin biri, bugün dümeni tutan olsa da sistemin muhafızları olarak biri değil hepsi bu düzenin bekçisi!
Hal böyleyken bugün kitlelerin öfkesinin sistemden uzaklaştırılarak kişilere, siyasi partilere indirgemeye çalışan bir politik atmosferin içerisine sürüklenmeye çalışılıyoruz. İçeride Millet ve Cumhur ittifakı üzerinden açıklanan mevcut durumumuz dışarıda ABD-AB- Rusya-Çin denkleminde açıklanıyor. TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesi dün ABD-AB üzerinden açıklanırken bugün buna Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal saldırısı bahane ediliyor. Pisliklerinin faturasını halk ödüyor.
Elbette tetiği çeken bugün oku attığımız noktadır. Ancak esas olan sistemin çarklarını kırmaktır. Aksi takdirde bu zülün saltanatının padişahı değişse de zülmü baki kalır. Dün AKP-MHP iktidarının elektrik, su ve doğalgaza yönelik gerçekleştirdiği zamlar CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu tarafından “Zamlar geri çekilinceye dek, faturamı ödemeyeceğim” şeklinde karşılandı. Bugün İstanbul, Ankara, İzmir’de doğrudan Millet ittifakı belediyeleri tarafından Cumhur ittifakıyla anlaşılarak zamlar gerçekleştiriliyor. Dün olduğu gibi egemenler içerde ve dışarıda halka dönük her saldırısında ortaklaşıyor. Halka yönelik saldırılar gün geçtikçe artarken, biz gençler bu saldırıları en ağır biçimde yaşıyoruz.
Sükutta değil İsyandayız!
Bu halkın en dinamik, en atak, en emektar, en fedakar, kesimi olarak egemenlerin karşımıza çıkardığı bu iki seçenek arasında tercih yapmaya zorlanıyoruz. Emperyalist tekeller arasında tercih yapmak, emperyalist işbirlikçiler arasında tercih yapmak yani emperyalist-kapitalist sistemin tüm pisliklerini tekrar tekrar yaşamak… Doğa hergün yıkımlar karşısında tüketilirken yanı başımızda on binlerce genç; iş kazalarında, haksız savaşlarda katledilip intihara sürüklenirken sistemi korumaktan başka seçeneğin olmadığı anlatılıyor.
AKP-MHP iktidarının faiz açıklamaları sonrası sokağa çıkan gençlere “provokasyona gelmeyin” çağrısı yapanlar İBB’nin ulaşım zammına karşı sokağa çıktığımızda AKP-MHP iktidarı tarafından gerçekleştirilen zamlara “ne için ses çıkartmadınız?” diye iddia ediyor.
Evet tam da burada sistemin ikiyüzlü politikaları devreye giriyor. Zulmün iktidarını baki kılmak istiyorlar, bizim de buna razı olmamızı bekliyorlar. Onlar sessizliği beklerken bize yaşamı örgütleyip isyanı yaymaktan başka bir seçenek kalmıyor!
Cüreti kuşanıp örgütlenelim, isyanı dört bir yana yayalım!
Egemenler kendi çıkarlarını korumayı hedeflerken halkın çıkarlarını, gençliğin çıkarlarını savunan bizlerin bu tablo karşısında sessiz kalması, mücadele etmemesi beklenemez.
Geleceğimiz, yaşamlarımız çalınıyorsa buna karşı isyan etmek meşrudur.
Halkın, halk gençliğinin sömürüsüz bir dünya uğruna örgütlemesini sağlamak ve mücadele olanaklarını geliştirip büyütmek bizim omuzlarımızda durmaktadır. Halkın doğrudan kendi devrimini, bu sisteme karşı örgütlemesinden başka bir çıkar yolu yoktur.
Bu tek başına bireylerin, yahut grupların, halkın sınırlı bir kesiminin gerçekleştirebileceği bir şey değildir. İşçilerin, emekçilerin, köylülerin ezilen cinslerin, ezilen inanç ve milliyetlerin top yekün ezilen halk kitlelerinin birlikte mücadelesi ile ancak bu sistemi alaşağı edebilecek bir gücü bulabilir ve yeterli politik seviyeyi yakalayabiliriz. Bahsettiğimiz; kişinin örgütlülüğünden halkın örgütlülüğüne uzanmaktır.
Bu açıdan geleceğini ve özgürlüğünü kazanmak isteyen her genç örgütlü mücadelenin içerisinde yer alarak bu birlikteliği büyütme sorumluluğuyla hareket etmelidir. Kendimizi örgütlemekten tutalım da top yekün halkın birlikte mücadelesini örgütlemek gelecek ve özgürlük arayışımızın bize dayattığı örgütlenme zorunluluğunu bilince çıkarmaktan geçmektedir. Bireyin örgütlülüğünden halkın örgütlülüğüne uzanan örgütlenme hali bu bilincin dalga dalga yayılmasıyla olabilir. Kitlelerin kabaran öfkesini sistemin karşısında bir güce dönüştürmek ancak böyle mümkün. Lorenzo Orsetti’nin İtalya’dan Rojava’ya uzanan özgürlük yürüyüşünde bizlere bıraktığı son mektubunda ifade ettiği “Sahip olduğun ışığa tam da en karanlık anlarda ihtiyaç duyulur. Ve ‘her fırtınanın tek bir damla ile başladığını’ asla unutmayın. O damla olmaya çalışın.” sözlerini hatırlarsak örgütlü bir halkın en büyük fırtana olduğunu bilen bizlerin küçük birer damla olması kadar doğal bir şey olamaz.
Geleceği, özgürlüğü, eşitliği en çok isteyen bunun için her şeyini vermeye ve almaya hazır olan biz gençlerin o ilk damla olmaktan başka hedefi olamaz. Fırtınayı egemenlerin başına indirmekten başka seçeneğimiz yoksa o ilk damlalar olarak için isyanı yayıyor, örgütleniyoruz…
18 Nisan 2022