Ulusal topyekûn direniş savaşı; 1. Direnme Savaşı!
“Ağustos devriminin zaferinden sonra halkımız Amerikan müdahalecileri tarafından desteklenen Fransız sömürgecilerinin boyunduruklarını yeniden tamlaya çalışmalarına karşı direnmek zorunda kaldı. Dokuz yıl kadar süren bu Birinci Direnme Savaşı 1953-54 kış-ilkbaharının büyük askeri başarılarıyla şerefle sona erdi. Dien Bien Phu’daki tarihi zaferimizden sonra Fransız sömürgecileri Cenevre anlaşmasını imzalamak zorunda kaldılar. Vietnam, Laos ve Kamboçya’nın bağımsızlık, egemenlik, birlik ve toprak bütünlüğünün uluslararası planda tanınması temeli üzerinde Hindiçini’de barış yeniden kuruldu. Ülkemizin kuzeyi tamamen kurtarıldı. Ağustos devriminin devamı olan bu muzaffer direniş bir ulusal kurtuluş ve ulusal özgürlük savaşıdır. Bu savaş, gerçekten çok üstün donatım ve tekniğe sahip olan ve ABD’nin önemli mali yardımından (1953-54’de savaş harcamalarının % 80’i) yararlanan güçlü bir emperyalist devletin saldırganlığı meslek haline getirmiş yarım milyonluk ordusuna karşı, emperyalizm tarafından başından beri her tarafı kuşatılmış, zayıf bir silahlı kuvvetlere sahip, genel bir ayaklanmayla iktidarı ele geçiren fakat onu pekiştirmeye bile zamanı olmayan, geri bir tarım ekonomisine sahip, ancak savaşmaya ve yenmeye azimli küçük bir ulusun savaşıdır. Bunun yanında halkımız kendisinin de bir parçası olduğu dünya sosyalist sisteminde aşırı bir önemi bulunan uluslararası destek buldu. Fransız sömürgecilerine karşı zaferimiz, sömürgelerdeki ulusal kurtuluş savaşları tarihinde ilk büyük zaferdir. Bu direnme savaşı boyunca Partimizin askeri çizgisi geliştirildi ve her yönden uygulandı.” (Vo Nguyen Giap, Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, syf: 13-14)
Fransız sömürgecilerinin Hanoi’yi ele geçirmesinin ardından çatışmalar oldukça şiddetli. Diğer yandan kırlarda partizanlar örgütlenmelerini sürdürüyordu. Kentler ise gündüzleri işgalcilerde, geceleri ise partizanların denetiminde idi. Kırlarda sömürgecilere göz açtırılmazken, şehirlerde ise sabotaj eylemleri ile Fransızlara kök söktürülüyordu. Büyük kayıplar karşısında afallayan Fransızlar, 15 bin asker ile başladıkları işgal saldırılarına takviyeler yaparak sayısını 200 bine çıkarttı. Ancak bu da onlara yetmeyecekti.
Öte yandan VKP’de çeşitli grupları çevresinde toplama girişimleri de sürüyordu. Nitekim VKP ile hareket etmeyen, hatta VKP’ye karşı olan belli gruplarda mevcuttu. Yaklaşık 500 bin üyesi bulunan VKP, 11-19 Şubat 1951 tarihlerinde yaptığı kongre ile ismini Vietnam İşçi Partisi-VİP olarak değiştirdi. 3 Mart’ta ise Viet Minh (Ulusal Birleşik Cephesi) kendini feshederek çok daha geniş bir çevreyi içine alan Lien Viet ( Vietnam Birleşmiş Ulusal Cephesi) kuruldu. Direnme savaşı boyunca temel gücünü yoksul köylülere dayandıran VİP, kırlarda yenilmez bir gerilla gücü yaratmıştı. Ho Chi Min, kitle çalışmaların da “genel tutum ve politika, tamamen topraksız ve az topraklı köylüye dayanma, orta köylü ile yakın bağlar kurma, zengin köylülerle ittifak etme, feodal sömürmeyi adım adım ve fark gözeterek ortadan kaldırma, üretimi genişletme, direnme savaşını hızlandırmak” (Milli Kurtuluş Savaşımız) stratejisini benimsiyordu.
Gerilla savaşının zaferi; Dien Bien Phu direnişi
“Saldırımızı derece derece gerilla ve düzenli ordu savaşı ile geliştirdik, 1950’deki Sınır Seferberliğinin izindeki yerel karşı saldırıları takiben Kış 1953-Bahar 1954’de Dien Bien Phu kahramanca seferi zirvesine ulaşan büyük bir karşı saldırı başlattık. Direniş savaşımızı muzaffer sonucu ulaştırdık ve ülkemizin kuzey yarısını kurtardık.” ( Vo Nguyen Giap-Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, syf: 55-56)
Partizanların Güney’e ulaşmasını engellemek için konumlandıkları Na San’dan çekilmek zorunda kalan Fransızlar, Dien Bien Fu vadisine yerleşmeye karar verdiler. Fransızlar, vadiyi bir direniş merkezi olarak kullanmayı planlasalar da, partizanların onlara tarihi bir yenilgi tattıracaklarından habersizlerdi. VİP, Kuzey’i tamamıyla denetim altına almak için bir sefer başlattı. Köylü kitlesi ile hareket etme temelinde uygulanacak olan sefer sürecinde yoğun olarak parti ve ordu propagandası yapıldı. Köylülerin kısa sürede savaşa topyekûn katılmaları sağlandı. 12 Aralık 1953‘te Lai Chao kurtarıldı. Günlerce süren çatışmalarda Lai Chao eyaleti tümden ele geçirildi. Muong’da bir Fransız alayı yok edilerek bölge partizanların denetimine geçti.Sav
Kızıl partizanlar sömürgecilere bu bölgede son darbeyi vurmaya hazırlanıyordu. Her ne kadar kanlı ve zorlu geçse de, özgürlük ve bağımsızlık uğruna yürütülen bu amansız mücadele, halkın coşkulu katılımı ile sürdürülüyordu. Halkın katılımı öylesine kuvvetliydi ki, “cepheye malzeme götürmek için her boyda yüzlerce kayık, yüz binlerce bambudan yapılmış sal, makineli tüfek ateşini, akarsuları, çağlayanları aştı.” (Vo Nguyen Giap- Halk Savaşının Askeri Sanatı)
Partizanların saldırısı 13 Mart 1945 günü başladı. İlk olarak belli yolları denetiminde tutan Hin Lan savunma merkezi ele geçirildi. Ban Keo karakolu etkisiz hale getirildi. Partizanların saldırısı tüm garnizonun teslim olması ile sonuçlandı. 7 Mayıs 1954’te bu kez Muong Thanh’daki merkez karargâhına saldırıya geçildi. Kısa sürede Fransızların bölge komutanı General de Carties ve karargâh subayları teslim oldu. Dien Bien Phu seferi zaferle sonuçlanmıştı. Saldırı boyunca 16.200 asker, 1 general, 16 albay, 1749 subay ve astsubay etkisiz hale getirildi. 62 uçak düşürüldü. Fransızların 30 bin paraşütü ile birlikte tüm silah ve malzemeleri Vietnamlıların eline geçti.
“Dien Bien Phu zaferinden sonra, Kuzey tümüyle kurtarılarak sosyalizm yoluna girdi ve tüm ülkedeki devrimci mücadele için sağlam bir üs ve cephe gerisi haline geldi. Bu Vietnam’daki halk savaşının üssünün ve cephe gerisinin kuruluşu ve genişletilmesinde büyük bir dönüm noktası, büyük bir atılımdı. Özgürlük ve bağımsızlık mücadelesinde Partinin önderlik rolünü üstlenmesinden bu yana, ulusun devrimci mücadelesi yolunda sağlam ve tam bir geri üs sağlamak için bin yıllık tarihimizde en ileri sosyal rejim olan sosyalizmi başarıyla kurabilmemizi sağlayan bir yer, ülkemizin bir yarısı tamamı ile kurtarıldı.” ( Vo Nguyen Giap-Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, syf: 45-46)
Fransız sömürgeci güçlerinin Kızıl partizanlar karşısında aldıkları yenilginin faturası oldukça kabarıktı. “Fransız saflarında 92 bin ölü ve 114 bin yaralı vardı. Savaşın maliyeti 7 milyar dolardı…” (22 Temmuz 1954-Vietnam’da Savaş Suçları-Bertrant Russell)
Cenevre anlaşması
18 Şubat 1954’te Berlin’de toplanan Dörtler Konferansı (SSCB, ABD, İngiltere ve Fransa) Kore ve Çin Hindi savaşlarına dair “çözüm” bulmak için 26 Nisan 1954’te Cenevre’de bir konferans yapmayı kararlaştırdı. Konferansa Vietnam Demokratik Cumhuriyeti, Kamboçya, Laos, Çin Halk Cumhuriyeti, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, ABD, İngiltere, Fransa ve Bao Dai’nin (Vietnam’ın son imparatoru olan Bao Dai, 1945’te tahttan inerek her şeyini Ulusal Birlik Cephesi’ne teslim etmiş ve Vietnam Demokratik Cumuriyetini tanımasına ve okuduğu bildiri ile ilan etmesine rağmen Fransızlarla işbirliğini sürdürmüştü) “Vietnam Devleti” katıldı. 21 Temmuz’da sona eren konferansın sonuçlarına göre Vietnam Güney ve Kuzey olmak üzere ikiye ayrıldı. Kuzey’i Ulusal Birlik Cephesi denetimi altındaki bir hükümet yönetirken, Güney’i Fransa’nın denetiminde bir hükümet yönetecekti.
Cenevre Konferansı’nın hemen ardından ABD, İngiltere, Avustralya, Yeni Zelanda, Fransa, Pakistan, Tayland ve Filipinlerin katıldığı SEATO (Güney Asya İttifak Örgütü) kuruldu. Amerikalılar Fransızlara baskı kurarak Ngo Dinh Diem’i başbakanlığa getirmeye ikna ettiler. Reform, milliyetçilik ve anti-komünist propaganda ile ortaya atılan Diem, ilk olarak toprak ağalarından destek almaya girişti. Yoksul köylülere dağıtılan toprakları ellerinden aldı ve toprak ağalarına geri verdi. 23 Ekim 1955’te hileli bir seçim ile Bao Dai’yi başbakanlıktan indirildikten sonra yerine geçerek Güney’deki halka uyguladığı vahşi işkence ve baskılar dönemi resmen başlamış oldu.
Kuzey’de ise VİP öncülüğünde başlatılan toprak reformu ile 2 milyon köylüye toplamda 810 bin hektar toprak dağıtıldı. Böylelikle büyük toprak sahibi sınıfın tasfiyesi amaçlandı.
Diem öncülüğünde Güney’de kurulan diktatörlüğe karşı ilk eylemler Diem‘in yerel görevlilerine dönük silahlı saldırılar ile başladı. Diem’in Güney’deki VİP üyelerine dönük saldırısı oldukça genişledi. Öyle ki sadece 2-3 yıl içerisinde partinin üyelerinin yarısından çoğu ya öldürüldü ya da tutuklandı. Bu durum VİP tarafından Güney’in ancak silahlı mücadele ile özgürleşeceği savunusunun ağır basmasına sebep oldu ve VİP hemen silahlı mücadele için hazırlık sürecini başlattı.
Güney’in kurtarılma süreci
1960’da gerçekleşen VİP 3. kongresinde “kurtuluş hareketini yerinde yönetecek devrimci bir partinin kurulması gerektiği” tezi ortaya atıldı. Ardından 1 Ocak 1962’de Güney Vietnam Marksist Leninistleri Konferansı düzenlendi ve Vietnam Devrimci Halk Partisi ilan edildi.
Güney Vietnam Devrimi 17 Ocak 1960’da Ben Tre eyaletindeki kitlesel bir ayaklanma ile “resmen” başladı. Güney’in dört bir yanında Diem’e karşı silahlı eylemler arttı. Buna komünist olmayan grupların etkinlikleri de dâhil oldu. ABD’nin yardım planına göre; Diem’in ordusu 600 bine çıkarılacak, partizanları halktan koparmak için etrafı dikenlerle çevrilen “köy kentleri”nin adı “stratejik köycükler” olarak değiştirilecek ve bunların sayısı toplam 16 bine çıkarılacak, partizanların gizlenmesini önlemek için ormanlar ilaçlanarak yaprakları dökülecekti. Ancak halkın yoğun tepkisi ile karşılanan “stratejik köycükler” projesi başarısızlıkla sonuçlandı. “Stratejik köycükler” çevresi tel örgü, hendek, mayın ile döşeliydi ve köylüler bu modern hapishaneler ile partizanlardan soyutlanmaya çalışılıyordu. Birçok köycük onlarca defa yeniden inşa edildi ancak her defasında köylüler tarafından yıkıldı.
1962’de sayıları 14 bini bulan Amerikalı “danışman”lara bizzat savaşı yönetme yetkisi verildi. Bu “danışmanlar” ABD tarihinde günümüze dek süren sömürge politikalarının hep bir parçası olarak kaldı. Irak, Afganistan, Rojava-Suriye’de de bugün aynı politikayı izleyen ABD, danışman-savaş uzmanı adı altında kendi sömürge kanunlarını uyguluyor.
Diem’in gittikçe vahşi bir hal alan saldırganlığı karşısında halkta kendi öz güçlerini geliştiriyor, silahlı eylemler ile ABD destekli baskıcı rejime direniyordu. 1963 sonuna gelindiğinde Güney’in büyük bir bölümü partizanların denetimi altındaydı. Bir yandan komünistlere karşı girişilen acımasız katliamlar, diğer yandan yurtsever katolitlere dönük baskı ve saldırılar Diem’in son demlerine sebep oldu. Nitekim em ülke içerisinde hem de uluslararası kamuoyunda Diem’e karşı oluşan tepkilerin sonrasında ABD Diem’in fişini çekti. Ardından ABD’nin darbesi ile Diem iktidardan indirilerek öldürüldü. Nguyen Vonthien başa geçmesi ile Güney’de askeri darbeler dönemi de başlamış oldu.
ABD’nin çarptığı sert kaya; Vietnam Direnişi
Vietnam’ın neredeyse dörtte üçünü elinde bulunduran partizanlar, onbinleri bulan birlikleri ile ülkede hâkimiyeti sağlamıştı. Saygon’u elinde bulunduran ABD, partizanlara karşı büyük bir savaş başlatmıştı. SEATO’yu sömürge planlarını uygulamak için kuran ABD, buna paralel olarak bu örgütün “kararları” çerçevesinde “Güney’in güvenliğini sağlamak” adı altında Kuzey’e bombalama saldırısı başlattı. ABD’nin asker sayısı 180 bine çıktı. 1967’ye gelindiğinde bu sayı 400 bine yükseldi. Kuzey’de başlatılan ABD vahşeti kitle katliamları şeklinde sürdürüldü. Bu vahşet öylesine büyüktü ki burjuva ve liberaller bile buna kayıtsız kalamadı. Anti-komünist olarak tanınan Bertrant Russell dâhi bu vahşet karşısında şunları yazmıştı; “…170 bin sivil öldürülmüş; 800 bin kişi işkenceyle sakat bırakılmış; 5 bin kişi diri diri yakılmış; bağırsakları deşilmiş veya kafatası kesilmiş; 100 bin kişi kimyasal zehirlerle öldürülmüş veya sakat bırakılmış; 400 bin kişi tutuklanmış ve vahşice işkenceye uğramıştır…” (Bertrant Russell- Vietnam’da Savaş Suçları)
Savaş boyunca ağır kayıplar veren ABD ve Saygon ordusu, kitle katliamları ile üstünlük kurmaya çalışsa da bu onların aleyhine sonuçlandı. ABD kamuoyunda gittikçe daha fazla karşılık bulan umutsuzluk ve savaşın kazanılamayacağı gerçeğine, kitle katliamlarına karşı Avrupa ve ABD’de de yükselen gösterilerde eklendi. Albay William Calley’in komutasındaki bir birlik My Lai köyünde partizanların saklandıklarını iddia ederek çoğunluğu kadın ve çocuk olan 450 Vietnam köylüsünü öldürdü. Genç kadınların neredeyse hepsi tecavüze uğradı. Partizanların saldırıları karşısında yenilgilere uğrayan ABD, bu olayın kamuoyunda büyük tepkilere yol açması ile kont-gerilla faaliyetleri de kamuoyu nezdinde açığa çıkmış oldu. Artık bütün dünya halkları Vietnam savaşına karşı ABD emperyalizmine karşı gösteriler düzenliyordu.
ABD’nin Vietnam’da kullandığı kitle imha silahları yüzünden yüzbinlerce insan yaşamını yitirdi. Çeşitli kimyasal silahları da Vietnam halkı üzerinde deneyen ABD, insanın aklına gelmeyecek yöntemler ile katliamlar yaptı, bölge halkında kalıcı hastalıklar bırakan zehirler kullandı. “…Napalm ve fosfor kurbanı, fokurdayan bir yığın haline gelinceye kadar yanar. ‘Lazy dog’ içinde ustura keskinliğinde 10 bin tane çelik şerit bulunan bir bombadır. Köylülerin üzerinde sürekli olarak uygulanan bu çok kötü silahlar, onları dilim dilim parçalara bölerler. Kuzey Vietnam’ın nüfus yoğunluğu en çok olan bölgesine 13 aylık bir dönem içinde ustura keskinliğinde 100 milyon çelik şerit atılmıştır.” (Ralph Schoenman- 11.04.1966)
Savaş en keskin hali ile sürerken dünya devrim tarihine emperyalizme ve feodalizme karşı gösterdiği direnişler ile adını yazdıran Ho Chi Minh yoldaş, 2 Eylül 1969 yılında hayata gözlerini yumdu. Ardında ise destanlar yazarak büyüttüğü devrim ile dünya proletaryasına örnek bir miras bıraktı.
“Hiçbir şey bağımsızlık ve özgürlükten daha değerli olamaz!”
“Halkımızın Amerikan saldırısına karşı mücadelesi daha fazla meşakkat ve fedakârlıklara katlanmak zorunda kalsa bile, biz nihai zaferi kazanmaya mahkûmuz. Bu bir kesinliktir.” Ho Chi Minh
“Amerikan emperyalistleri ağır çöküntülere katlanıyorlar ve kaçınılmaz yenilgiye doğru sürükleniyorlar. Buna rağmen, Güney Vietnam’da hâlâ saldırılarına ve uluslararası jandarma rollerine devam ediyorlar. Nixon’un ofisinde verdiği beyanlar ve politikası bu inatçılığı açığa çıkartıyor. Savaşı “Vietnamlılaştırmak” suretiyle, Washington askeri çözümü ve güçlü pozisyonu, sağlamayı gözlemeye devam ediyor. “Johnson’un savaşı” “Nixon’un savaşı” haline geliyor. Nixon yönetimi Vietnam’daki askeri macerasını daha derinleştiriyor. Bu, halkımıza, dünyanın devrimci ve barışçı güçlerine ve aynı zamanda Amerikanın ilerici halkına karşı bir meydan okumadır. Halkımız Amerikan emperyalistleri tarafından Güney Vietnam’da icra edilen Ngo Dinh Diem faşist rejimini destekleyen yeni-sömürgeci politikayı engelledi. Onları “özel harp”te yendik. Keza “sınırlı savaşlarını” onların en artırılmış yüksek noktalarında bozduk, şimdi bir çökme ve başarısızlık aşamasında olan Amerikan emperyalistleri, nasıl birliklerini küçük miktarlarda geri çekerek ve yenilenmiş bir “özel harp”i eskisi gibi sürdürerek, saldırgan savaşlarını uzatmak suretiyle kazanmayı umut edebilirler.” (Vo Nguyen Giap, Vietnam Ulusal Kurtuluş Savaşı, syf: 90)
1968 Kasım’ın başkan seçilen Nixon, savaşın “Vietnamlılaştırılması” için 14 Mayıs 1969’da, “yabancı kuvvetlerin karşılıklı olarak çekilmesini, ateşkes yapılmasını ve Güney Vietnam’ın kendi kaderini tayin etme hakkının tanınmasını” önerdi. Ancak bu “kararlar” Aralık 1970 yılında alınmasına rağmen Vietnam’dan geri çekilme süreci 1971 sonuna kadar sürdü.
Diğer yandan geri çekilme sürecini fırsata çevirmek isteyen ABD, çevre bölgeleri ve Kamboçya’yı işgal girişimleri olsa da başarısız olmuştur. 1972 yılında Amerikan uçakları tarafından sayısız saldırılar yapıldı. Ancak siyasi etki gücünü günden güne kaybetti. Diğer yandan partizanlar öncülüğünde köylerde öz savunma güçleri gelişiyor, köylerde iktidarlar kuruluyordu.
Saygon Ordusu bir yandan ABD’nin lojistik desteği ve asker takviyeleri ile ayakta kalmaya çalışırken, ordu içerisinde gerçekleşen firar ve ayaklanmalarda artarak moralsizlik ve yılgınlık hâkim hale geliyordu. Diem ordusundan kaçanların bir kısmı partizanların safına geçiyordu. Bombardımanlar sürerken bu kez ABD’nin karşısına İngiltere haricindeki Batılı ülkeler çıktı. Dünya kamuoyunun yükselen tepkisi, ABD’yi Vietnam’da daha da aciz bir duruma getiriyordu. Dünya kamuoyunda artan tepkilere dayanamayan ABD’nin 15 Ocak 1973’te Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’ne yaptığı bombardımanları son buldu. 27 Ocak’ta imzalanan Paris Anlaşması ile ABD artık resmen savaştan çekildi.
Saygon düşüyor, Güney özgürleşiyor
Paris Anlaşması sonrası VİP, Güney’i özgürleştirme çalışmalarını hızlandırdı. 1973 Ekim ayında toplanan VİP-MK’nın 21. Konferansı ve Mart 1974’te toplanan Askeri Merkez Komitesi’nin kararları ile Saygon ordusunu bitirme hazırlıkları hızlandırıldı. Böylelikle partizanların Güney’i emperyalizmin yerli uşaklarının elinden tümden alma süreci başlamış oldu. 1974 Temmuz ayında Ulusal Kurtuluş Ordusu adını değiştirerek Vietnam Halk Ordusu(VHO) oldu. VHO’nun saldırıları sonucunda Saygon ordusu bütün bölgelerde gerilemeye başladı. ABD’nin mali yardımlarının da düşmeye başlaması, hem maddi hem de manevi olarak Saygon ordusunu yılgınlığa sürükledi. Saygon’un gerilediği süreçte ABD nükleer savaş gemilerini Vietnam kıyılarına yanaştırmak istese de oluşan uluslararası tepki buna engel oldu. Güney’e bağlı bölgeler günden güne partizanların denetimine geçiyordu ve inisiyatif tartışmasız VHO’nun elinde idi.
1975 Mart’ında Saygon ordusunun yarısı saf dışı bırakıldı ve saldırı yapamaz hale getirildi. 19 Nisan 1975’te kararlaştırılan Saygon’a hücum harekâtına Ho Chi Minh Harekâtı adı verildi. Savaş çığırtkanlığı yaparak Kuzey’e meydan okuyan Saygon ordusunun lideri Nguyen Van Thieu, 26 Nisan’da tonlarca altın, değerli eşya ve ailesini de yanına alarak Taiwan’a kaçtı. Saygon ordusu dağıldı, ardından geride kalan yöneticiler de arkalarına bile bakmadan kaçtı. 30 Nisan’da Saygon tamamen partizanların denetime geçti. Vietnam Ulusal Kurtuluş Mücadelesi işte böyle kazanıldı.
Vietnam devriminin tarihsel gelişmelerine baktığımızda devrimin temel gücü olan köylü kitlesinin savaşa ne denli coşkulu ve özverili şekilde büyük bir katılım sağladığını görebiliriz. Vietnam devriminin kilit noktası da işte burada yatmaktaydı. VKP(sonrasında VİP)’in tüm kadrolarını savaşın kilit noktalarında konumlandırması, burada parti çalışmalarını örmesi, halk kitlelerinin partiye güvenini ve katılımlarını sağlamıştı.
Sınıf mücadelesinde önemli bir noktada kitlelerin öfkesini doğru yöne ve doğru şeklide tayin etmektir. Bu da KP’nin temel görevlerinden biridir. Kitlelerden kopuk, onu peşinden sürükleme iradesinden uzak bir KP’nin öncülük misyonunu yerine getirmesi beklenemez. KP, özümsediği stratejiye uygun olarak politik hamlelere girişmediği müddetçe ilerleme kat edemez ve daima kitlelerin gerisinde kalır.
Ezilenlerin öfkesi, sınıf mücadelesi var olduğu müddetçe bitmeyecektir. Çünkü bu öfke, sınıfsal konumlarından beslenir ve öncüsü yoksa bile bunu kendiliğinden hareketler ile pratiğe döker. Fransızların Vietnam’ı ilk işgal ettiğinde köylüler kendiliğinden hareketler ile silahlanıp direnmişlerdi. Bunun Vietnam’daki örneklerini fazlasıyla verebiliriz. Ya da ülkemizde Gezi İsyanı ile bunu örneklendirebiliriz. Mühim olan KP’nin bu öfkeyi kitleler ile beraber kendi öncülüğünde örgütlü olarak pratikleşmesidir.
Parti ile kitleler arasında sıkı bağlar kurulması gerektiğini söyleyen George Thomson şöyle diyor; “Partinin kitlelere önderlik edebilmesi için, kitlelerin çıkarlarına hizmet etmesi gerekir. Önderlik edebilmek için, hizmet etmelidir. Dolayısı ile kitlelerle sağlam bağları olmalıdır partinin. Kitlelerin mücadelesine yol göstermesi ve kendi hatalarını düzeltmesi ancak böyle mümkün olabilir.” (Marx’tan Mao Zedung’a Devrimci Diyalektik Üzerine, Kaynak Yayınları, syf: 94)
Son olarak affınıza sığınarak Başkan Mao’dan şu uzun alıntıyı yapmak isterim. Nitekim bu tam olarak yapmamız gerekenlerin özeti niteliğindedir; “Halka canla başla hizmet etmek, kitlelerden bir an bile kopmamak, her durumda bireyin ya da küçük bir grubun çıkarlarından değil, halkın çıkarlarından hareket etmek, halka karşı sorumluluğumuzun Partinin yönetici organlarına karşı sorumluluğumuzla aynı şey olduğunu anlamak: işte hareket noktamız budur. Komünistler gerçeği savunmaya her zaman hazır olmalıdırlar. Çünkü gerçek, halkın çıkarlarına uygundur. Komünistler hatalarını düzeltmeye her zaman hazır olmalıdırlar. Çünkü hatalar halkın çıkarlarına aykırıdır. Yirmi dört yıllık tecrübe bize şunu öğretiyor: Doğru bir görev, doğru bir siyaset ve doğru bir çalışma tarzı belli bir anda ve yerde daima kitlelerin taleplerine uygun düşer ve kitlelerle bağlarımızı sağlamlaştırır. Yanlış bir görev, yanlış bir siyaset ve yanlış bir çalışma tarzı belli bir anda ve yerde kitlelerin taleplerine daima ters düşer ve bizi kitlelerden koparır. Dogmatizm, dar-deneycilik, hotzotçuluk, kuyrukçuluk, sekterlik, bürokrasi ve çalışmada kendini beğenmişlik gibi kötülüklerin kesinlikle zararlı ve bağışlanmaz olmasının ve bu illetlere tutulmuş olan herkesin bunları yenmek zorunda olmasının nedeni, bütün bunların bizi kitlelerden koparmasıdır.” (Mao Zedung, Seçme Eserler c. III, syf: 256)
Asya kıtası tarihsel olarak birçok dönemde Avrupa ve Amerika’nın kıskacı altına kaldı. İşte bu makûs tarihe bir hançerde Ho Amca sapladı. Onun Vietnam’ı işgal eden sömürgecilere karşı halk ile ördüğü direniş bugün Rojava’da, Türkiye Kürdistanı’nda ezilenlerin mücadelesine rehber oluyor. Savaşı kitleler ile örme iradesi, kitleler içinde boy verme öğretisi bize örnek olacaktır. Halk gençliğinin ondan öğrenecek çok şeyi olduğu kesindir. Ho Amca’nın mücadelesi bugün bizlerin anti-faşist- anti-emperyalist mücadelemize rehber olacaktır. Son.
“Tüfeği olanlar tüfekleri, kılıçları olanlar kılıçları, kılıçları olmayanlar küçük çapa ya da sopalarıyla savaştı. Her mezra ve cadde birer kale, her insan bir savaşçı, her parti hücresi bir kurmay heyeti gibiydi. Zafer, çok büyük bedellerle, 13 milyon şehit, binlerce kayıp, yüzbinlerce yaralı ve sakatla (83 bin sakat, 8 bin felç, 30 bin kör, 10 bin sağır) kazanıldı.”
Ho Chi Minh
İstanbul’dan bir YDG’li