Eğitim vizyonun felsefesinden okul gelişimi modeline, eğitim finansmanından ölçme ve değerlendirmeye, veriye dayalı yönetimden insan kaynaklarının geliştirilmesine yelpazesi oldukça geniş 2023 Eğitim Vizyonu’nun Ekim ayında açıklanmasının ardından tanıtım toplantıları gerçekleştirilmeye başladı. Edebiyat, sanat, felsefe alanlarından yapılan hoş alıntılarla süslenmiş vizyon metni, kendini albenili lafların ihtişamına kaptıran ancak gerçek dünyayla irtibatını kesmiş kişilerin “vay be ne de güzel olmuş” diyebileceği türden bir vizyondan oluşuyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un bir heyecanın, bir değişim isteğinin olduğu belli en azından bu alandaki diğer bakanlarla karşılaştırıldığında literatüre hakim olduğu aşikar. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan her konu da olduğu gibi bu konuda da nato kafa nato mermer.
Tayyip Erdoğan tarafından Beştepe’de 23 Ekim tarihinde verilen 2023 Milli Eğitim Vizyon Tanıtım Toplantısı’nda yine paraleller yine dış mihraklar gündemindeydi. Konuya ise kendisine yaraşır şekilde para mevzusundan girip, eğitim bütçesini 16 YILDA 7,5 milyar liradan 92,5 milyar liraya çıkarttıklarından övündü.
Bu artışın esaslı kısmının kendi politikaları çerçevesinde Sünni İslam dini eğitime daha fazla sokarak attıkları adımlardan, yandaşlarını uçurmak için Fatih Projesi gibi projeler ve sağa sola devasa, dıştan bakınca şatafatlı görünen içine girince yoğun bir kasvet kokan yoğun olarak İmam Hatip okullarının az olsa da genel okulların inşaatlarından oluştuğuna ise değinmedi. Ayrıca tüm bu adımların muhafazakar ezilen kitlenin sosyo-ekonomik statüsünde bir damla kadar artış sağlamadığına da sömürülenin bir önceki günden daha fazla olmak kaydıyla sömürülmesinin devam ettiğine de değinmedi.
Dönelim vizyonun ne dediğine; 2023 vizyonuna bütünlüklü bakınca bir yanda toplumsal birlik, insan merkezli bir eğitim vurgusu bir yanda ise her türlü bilimsel bilgiden yararlanma kaygısı. Kuram ve eylemin bir aradalığı. Genel olarak hissettirilen bu, güzel görünmüyor diyemeyiz.
Ziya Selçuk 2023 vizyonunu anlattığı metin de, bu bakış bizi, gerçeğin ve insanın parçalanmasına dayalı bir algıdan kurtaracak ve “çoklukta birlik” anlayışının önünü açacaktır. Aynı bakış bizi, zıtların çatışmasından doğan paradoksal birliğe götürecektir. Bu anlayış, “biz ve öteki” ayrımlarını aşarak “hepimiz” olma bilincini diri tutacaktır. “Hepimiz aynı takımdayız.” duygusunu hissettirecektir (MEB, 2018: 8) diye vurguluyor. Aynı takım, hepimiz, çoklukta birlik olmaktan bahseden Selçuk (MEB, 2018: 8) sadece bir paragraf sonra “Millî Eğitim Bakanlığının yeni dönemde oynayacağı rol, talim ve terbiyeyi, Türk milletinin toplumsal bütünleşmesinin ve ortak ülküye dayalı, şimdi ve gelecek tasavvurunun inşasına öncülük etmektir.” diyerek birlikten ne anladıklarını da ifade ediyor. Onların gözünde Türk milleti dışında herhangi bir ulus, inanç, grup bu birlikteliğe dahil değildir. Sanırız tek başlarına olunca ortak bir değer yaratılabildiği düşüncesindeler.
Bakan Selçuk’un bu basit çelişkisi etkisi olmayan yüzeysel bir düşünce yanlışlığı değildir. Her şeyde olduğu gibi eğitimde de çok kültürlülük sadece bir laftır teklik ise bu sistemin özüne ilişkindir. Milli Eğitim Temel Kanunu (METK)’nda bu durum güvence altına alınmıştır. Bu kanunun 5. Maddesi “Milli eğitim hizmeti, Türk vatandaşlarının istek ve kabiliyetleri ile Türk toplumunun ihtiyaçlarına göre düzenlenir” (METK, 1973: 5102) şeklinde ve 23. Maddesi’nin 1. bendi “Her Türk çocuğuna iyi bir vatandaş olmak için gerekli temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkları kazandırmak; onu milli ahlak anlayışına uygun olarak yetiştirmek”; 2. bendi “Her Türk çocuğunu ilgi, istidat ve kabiliyetleri yönünden yetiştirerek hayata ve üst öğrenime hazırlamak” (METK, 1973: 5105) şeklindedir.
2023 Eğitim Vizyonu’nun, Eğitim Vizyonunun Felsefesi bölümünde, “Bir topluma yapılabilecek en büyük kötülük, o toplumu kendi kültüründen mahrum etmektir. Daha büyük bir kötülük ise onu kendi kültürüne mahkûm etmektir.” (MEB, 2018: 18) denmesine karşın, anadilinde eğitimden bir defa bile söz edilmemiş, farklı kültürlerin eğitimde nasıl destekleneceğine dair tekbir vurgu yapılmamıştır.
Temel sorunları: “Zihniyet Meseleleri”ymiş!
2023 Eğitim Vizyonu’nda ciddi anlamda bir iddianın, Türkiye ölçeğinde gerçekleştirilmesi güç ve gerçekçi olmayan hedeflerden bahsedildiği görülmektedir. Nitekim hedeflerin çıtasının yüksek olduğunun kabul edildiği aynı vizyon metninde de görülebilmektedir. “İlk safha olan 2018-2019 eğitim öğretim yılı, tasarım, simülasyon, öncü pilotlamalar ve yeniliklerin kısmi uygulamasıyla başlayacaktır.
2019-2020 eğitim öğretim yılında ülke ölçekli pilotlamalar ve tasarımı biten eylemlerin uygulamaları gerçekleştirilecektir. 2020- 2021 eğitim öğretim yılında ise ana hedefler altında sıralanan eylemlerin tümünün hayata geçirilmesi ve bazı eylemlerin etki analizlerinin yapılması sağlanacaktır. Hedef ve eylemlerdeki kapsam ve nitelik çıtasının yüksek olduğunun farkındayız”(MEB, 2018: 8) denilmektedir. Simülasyon, tasarım denilerek modanın takip edildiği ve bunların yakın tarihe gerçekleştirilmek üzere bir hedef olarak konulduğu görülmektedir. Ancak eğitim sisteminde bunun uygulanabilir olması için ciddi hiçbir alt yapı çalışmasının gerçekleştirilmediği, yapılanlarının ise kuramsal boyutun ötesine geçmediği görülmektedir.
Öte yandan vizyonda: Temel sorunumuz bir zihniyet meselesidir (MEB, 2018: 17), denilmektedir. Bu söz metinde gerçeği yansıtan ender sözlerden biridir. Bu zihniyetin açığa çıkmasına neden olan sistem ve bu sistemin egemen asalak sınıfı düşünülmeden değerlendirildiğinde bu cümle doğrudur da. Düşünce, duygu ve eylemi insanda birleştirerek, kuramı ve pratiği uzlaştırarak en önemli sorun olan tek kanatla uçma hevesinden de kurtulmak (MEB, 2018: 17) hedeflenmektedir. Yine güzel hedef, fakat bilinmelidir ki etrafta iki kanadı olup da uçamayan, gövdesi uçmaya göre tasarlanmamış olan nice canlı bulunmaktadır.
Nitekim eğer bir uçma, çift kanatla uçma gibi bir gaye varsa, bu laf cambazlığı ile değil uygulama ile gerçekleşir. Eğitimdeki tablo hiç de vizyonda olduğu gibi iç açıcı değildir. Sadece politik nedenlerle binlerce akademisyen, binlerce öğretmen mesleklerini yapamaz duruma getirildi, 70 binin üzerinde öğrenci tutsak, dünya çapında ilk 500’ün içerisine giren bir üniversite bile yok. Tüm bunlarla birlikte faşizmin baskısı altında öğretmenler; aynı memleketten olanlarla olmayanlar, aynı zümreden olanlarla olmayanlar, aynı sendikadan olanlarla olmayanlar… arasında bölünmüş. Öğrenciler ve yine öğretmenler sınav kaygısı ve bireysel başarı hırsıyla kıskanç bir rekabete tutuşturulmuşken, güçlü bir adım ve ileriye doğru bir yenilik çıkmaz. Hal böyleyken iş olsun diye yapılan şeylerle sürecin değiştirilemeyeceği de bilinmelidir.
Eğitim veya öğretim görmüş kadınların %39.9’u istihdam edilmiyor
Eğitimdeki yapısal sorunlar ve ülke gerçekliğinin bir izdüşümü olarak yorumlanabilecek eğitimdeki mevcut durum genel olarak istihdam meselesinde özel olarak da kadınların iş hayatına atılması meselesinde kendisini göstermektedir. OECD (2018) verilerine göre Türkiye’de eğitim ve öğretim görmüş kadınların %39,9’u iş hayatında istihdam edilmiyor.
OECD, Education Of a Glance (2018) dergisinde yayımlanan ve OECD’nin veri sisteminden ulaşılabilen 2017 yılı istatistiklere göre;
Türkiye’de 15-29 yaşlarındaki kadınların %39,9’u, 20-24 yaşlarındaki kadınların %47.1’i istihdam edilmiyor. Türkiye bu rakamlarla Güney Afrika’dan sonra en kötü ikinci sırada. Güney Afrika’da aynı yaş grupları için oranlar sırasıyla %40.8 ve %52.0’dir.
Türkiye’de 15-29 yaşlarındaki erkeklerin %15.1’i, 20-24 yaşlarındaki erkeklerin %18.7’si istihdam edilmiyor. Güney Afrika’da aynı yaş grupları için oranlar sırasıyla %33.6 ve %44.0’tür. Güney Afrika’nın her iki cinsiyet grubu için en kötü sırada yer almasına karşın, kadın erkek eşitsizliğinde Türkiye’den daha eşit olduğu görülmektedir. Türkiye’de kadınların istihdam oranı ile erkeklerin istihdam oranı arasında kadınların aleyhine büyük bir fark vardır. OECD verilerine göre 15-29 yaşlarındaki her 10 kadından 4’ü istihdam edilmemektedir.
Tüm bu veriler ve ülkenin içerisinden geçtiği sürecin eğitime etkisi değerlendirildiğinde, eğitimin vizyonda belirtildiği ve vizyon hedeflerine ulaşmak için yeni bir yapılanma içerisinde olduğu değil tam tersine bir düzende ilerlediği görülmektedir. Türk devletinin uygulaya geldiği eğitim; birleştirici ve bütünleştirici değil, tekçi ve zorla asimilasyonu içeren bir düzendedir, Hoşgörülü, yaratıcı ve üretken değil, farklılıklara kapalı, donuk ve ezberci bir öze sahiptir, her türlü eşitsizliği giderecek bir içeriğe değil eşitsizliğin derecesini artıracak bir işlevi bulunmaktadır.
Kaynaklar
MEB (2018). Güçlü Yarınlar İçin 2023 Eğitim Vizyonu, 1-139.
METK (1973). Milli Eğitim Temel Kanunu, 5101- 5113.
OECD (2018). Education Of a Glance, 1- 462.
(Bir YDG’li)