Türkiye’de üniversite eğitimi görmek isteyen öğrenciler olarak en az toplumun geri kalanı kadar örgütlenmek, bir arada durmak, birbirimize dayanıp sesimizi daha gür çıkarmak zorundayız ve aciliyetindeyiz. Üniversitelerde yaşadığımız barınma, beslenme, giyinme gibi can alıcı sorunlarda tek başına kazanım elde edilmesi mümkün değildir. Daha da kötüye gitmesi bir yana bu haline bile gücümüzün yetmediği sorunların yanı sıra bir de bakımı yapılmaya tenezzül edilmeyen asansörler ile katlediliyoruz. Birçoğumuz üniversitemizin kampüslerinden mecbur kalmadıkça dışarı çıkamıyorken kendi yaşam alanımızda yıllardır yaptığımız şenlikleri yapmak istediğimizde yine yasaklarla karşılaşıyoruz. Rektörlerin ve devletin tehditleri, baskıları karşısında ses çıkartan öğrenciler olarak fişleniyoruz, tehdit ediliyoruz ve susturulmaya çalışılıyoruz.
Toplumsal konulara duyarlı olanlarımız, okuduğu üniversitelerin Filistin’de ki katliama destek vermeyi bırakması amacıyla sesini çıkardığında yine aynı baskı ve zulüm ile susturulmaya, engellenmeye çalışılıyor. Duyarlı, vicdanlı ve yaşadığı toplumun geleceğini inşa edecek, toplumu ve tek tek bireyleri değiştirip dönüştürebilecek, topluma katkı sağlayan insanların var olmasını sağlayabilecek biz gençler; ne “tek eğlenme imkanımız olan şenliklerimizi yapmaya devam edeceğiz” dediğimizde bu hakkımızı kazanabiliyoruz, ne “yemeklere paramız yetmiyor açlıktan kırılmak istemiyoruz” dediğimizde sağlıklı gıdaya erişebiliyoruz, ne “yaşadığım yurtta katledilmek istemiyoruz” dediğimizde ihmal cinayetlerini durdurabiliyoruz, ne de “Filistin’de soykırıma son verin” dediğimizde okuduğumuz üniversiteleri Filistin’de devam eden soykırıma verdiği hunharca desteği vermekten alıkoyabiliyoruz. Bütün bu insani taleplerimizi elde etmek, bu devletin sömürü aracı olarak kullanılmaktan biraz olsun kurtulabilmek ve nefes alabilmek, kurtuluşa daha da yaklaşacak gelişmeler için hiçbir adımı ne yaşantımızla ne eylemlerimizle atamıyoruz. Bugün geldiğimiz noktada artık değil taleplerimizi kabul ettirmenin, şartları daha iyiye götürmenin yolu; doğrudan yaşayabilmenin, elimizdeki en asgari şeyleri bile kaybetmemenin yolu örgütlenmek, yaşadığımız bütün problemlere örgütlü bir bilinçle yaklaşmak ve hep birlikte bağırabilmekten, savaşabilmekten ve birbirimizi kollayabilmekten geçiyor. Örgütlenmek ve hayatı örgütlemek, hayatta karşılaşılan sorunlara daha tutarlı bakabilmenin, bireysel ilişkilerimize örgütlü bir bilinçle yaklaşmak, hem sosyal ilişkilerimizi daha sağlıklı yürütebilmek hem de sağlıklı ilerleyen ilişkilerimiz sayesinde hayata karşı daha güçlü savaşmayı sağlayacak en kullanışlı ve yegâne aracıdır. Örgütlenmiş birey, yaşadığı sorunlara tutarlı ve akılcı yaklaşma becerisini kazanmaya başlamasından, karşılaştığı zorluklarla başa çıkarken yalnız olmadığının bilincinde olduğundan ve günümüz gerçekliği içerisinde daha iyi sosyal ilişkiler oluşturmasından kaynaklı sorunların üstesinden gelme konusunda daha rahat ve özgüvenli olacaktır. Toplumsal konularda susmadığı veya bir şeyleri değiştirmek, toplumu iyiye yönlendirmek istediği için devrimci birey inisiyatif almak zorundadır. Biz devrimciler, örgütlü bireyler olarak içinde bulunduğumuz toplumun en geniş çıkarları için mücadele ediyoruz, bu nedenle elimiz kuvvetlidir ve bu nedenle sesimiz daha yüksek çıkmalıdır. Biz gençler sözünü söyleyebilmek, doğru bildiği ideallerine toplumu ve kendisini ulaştırabilmek konusunda ne kadar ısrarcı ne kadar beraber olursak kurtuluşa o kadar yaklaşırız. Hayatımızı düzenin çizdiği sınırlarda yaşamamak, kendi hayatımızın standartlarını belirleyebilmek için harekete geçmek ve örgütlenmek en güvenilir reçetemizdir.
Yazı; Yeni Demokrat Gençlik dergimizin 20. sayısında yayımlanmıştır.