Devletin, kuruluş felsefesine paralel olarak her dönem Kürt ulusuna yönelik saldırıları devamlılığını koruyor. Yakın süreç ve yaşadığımız ana ilişkin yapacağımız değerlendirmelerde bugün bu durumun en derin hallerinden birine tanıklık ettiğimizi ifade edebiliriz. Son beş yıldır devletin Kürt ulusuna yönelik imha asimilasyon saldırılarının doruğa ulaştığını Türk hakim sınıflarının saldırılarının yönünü Kürt ulusunun kazanımlarına çevirdiğini bu temelde değişik toplumsal hareketleri manipule etme, yükselen toplumsal hareketin Kürt ulusal mücadelesiyle buluşma iradesini bastırma yönlü saldırılarını derinleştirdiğini ifade edebiliriz.
Üniversitelere atanan kayyumlarla Kürt kentlerine atanan kayyumlar arasında kurulan bağ ve yükselen mücadele, Kazdağları’nda doğanın katledilmesiyle Hasankeyf’te doğanın ve tarihin ortadan kaldırılmasına yönelik saldırılara karşı birlikte yürütülmek istenen mücadele Türk hakim sınıflarının korkularını derinleştiren nokta oluyor. Bu mücadelelerin devletin halk hareketlerini bastırmak üzere araç olarak gördüğü şovenizme yönelik büyük gedikler açması devletin beka tartışmalarını daha fazla dillendirmesine yol açıyor. TC devletinin temel kodlarıyla doğrudan çatışma içerisinde bulunan toplumsal dinamiklerin en örgütlü kesimi olarak ifade edebileceğimiz Kürt ulusunun yalnızlaştırılması buna paralel diğer toplumsal dinamiklerin ideolojik politik saldırılarla bastırılması bugün açısından parçalı geri düzeyde bir halk hareketi gerçeği oluşturuyor. Türk hakim sınıflarının çıkarlarını koruyabileceği, gençliği ucuz işgücüne geleceksizliğe, yozlaşmaya, doğasının sömürülmesine mahkum edebileceği yol olarak görünüyor. Bu parçalı durumun içerisinde şovenizme yaslanarak Kürt ulusal mücadelesini bastırmanın içinde bulunduğu yönetme krizini hafifleteceğini düşünüyor. Adaletsizliğin en barbar biçimlerini Kürt halkı üzerinden meşrulaştırıyor. İnsanlık dışı uygulamaların çeşitli biçimlerini Kürt ulusuna yönelik saldırılarıyla tüm topluma dayatıyor.
İpek Er’in faili, tecavüzcü uzman çavuş Musa Orhan önce tutuklanıp ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından sahiplenilerek tutuksuz yargılanıyor, cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Suruç’ta AKP Milletvekili adayı ve akrabaları tarafından seçim çalışması döneminde katledilen Şenyaşar ailesinden Fadıl Şenyaşar öz savunma gerçekleştirdiği için 37 yıl ceza alırken saldırıyı gerçekleştirenlerin cezasızlıkla ödüllendirilmesi göstermelik olarak bir kişinin 16 yıl hapis cezası alması, ardından iyi hale tabi tutulması devletin adalet anlayışını gözler önüne koydu. Gülistan Doku’dan 1,5 yılı aşkın süredir haber alınamamasına karşın, şüphelilerin kapsamlı bir soruşturmaya tabi tutulmayışı devletin olayın üzerini kapatma çabası, erkekliğin ve şovenizmin başka bir örneğini oluşturuyor.
Adaletsizlik, geleceksizlik her geçen gün derinleşirken halkın örgütlenme kanalları kapatılmak isteniyor!
Irak Kürdistan’ına yönelik işgal girişimleriyle Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’ni zayıflatmaya çalışırken şovenizm tırmandırılıyor. DBP’yi, DTK’yı ve HDP’yi kapatmaya çalışıyor. Rosa Kadın Derneği çalışanları gözaltına alınıp tutuklanıyor. Örgütlenme hakkının tamamen önü kesilmeye çalışılıyor. Kürt ulusunun tüm demokratik kazanımları gasp edilmek isteniyor. Kürde inkar ya da ölüm dayatılmak isteniyor. Bizim açımızdan ikisi de aynı anlam ifade ediyor. Bugün dünyanın her yerinde ezilenlerin payına düşen direniş bu coğrafyada Kürt ulusunun var olma koşulu olmaya devam ediyor. Türk büyük burjuvazisi nasıl ki 100 yıl önce Ermeni Soykırımı ile Ermeni ulusunun bu coğrafyadaki varlığını hedefe oturttuysa bugün Kürt ulusunun varlığını hedef alıyor.
Yukarıda ifade ettiğimiz bir dizi örnek devletin Kürt düşmanlığını objektif olarak ortaya koyarken Kürt ulusunun bu saldırılara karşı her türlü imkan ve olanağını sevk ederek direnmekten başka bir çaresi bulunmuyor. HDP’nin kapatılması gündemi şuan gündemden düşmüş gözükse de, AKP-MHP iktidarının bu gündemi tekrar tekrar ısıtacağını ve zorlayacağını görerek hareket etmek gerekiyor. Bu anlamda HDP’nin kapatılması Kürt ulusuna yönelik diz çöktürme saldırılarının bir parçasının oluşturuyor. Bu anlamda karşı karşıya kaldığı kayyum saldırıları, vekilliklerin düşürülmesi tutuklama furyalarının da etkisiyle HDP’nin içinde bulunduğu tıkanıklık devam etse de bugün korunması gereken bir mevzi olmaya devam ediyor. Boğaziçi örneğinde gördüğümüz şekliyle bu coğrafyada gelişen bir hareketin HDP’yle buluşması Kürt ulusal sorunuyla temasın önünü açıyor. Şovenizme ciddi gedikler açıyor. HDP’yi korumak Medya Savunma Alanlarına yönelik tasfiye saldırılarına karşı direnişin bir parçasını oluşturuyor. Bugün HDP, DBP ve DTK ile dayanışmak Kürt ulusunun demokratik kazanımlarını savunmak gençlik açısından önemli bir sorumluluk barındırıyor.
Yazı; Yeni Demokrat Gençlik dergimizin 16, sayısında yayımlanmıştır.