AKP-MHP faşist iktidarı, krizin faturasını halka ödetiyor. Alternatif olarak gösterilen CHP de aynı yolda ilerliyor.
İktidara gelmeden iktidarı eleştirmek ve kendini pazarlamak oldukça kolaydır. Diğer yandan bugün çoğu büyük kentleri yöneten de CHP’nin ta kendisidir. Yönettiği kentlerde iktidardan hiçbir farkı olmadığını birçok kere ispat etmiştir CHP. Ancak bu ispata rağmen de bu suçları iktidarı suçlayarak kendini aklama işine girişiyor.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, ulaşıma Mart ayından bu yana 3 defa zam yaptı. Belediye, geçtiğimiz Mayıs ayında aldığı kararla ulaşıma her ay TÜİK tarafından hazırlanan Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) oranında zam yapacağını açıkladı. İzmir Gençlik Örgütleri olarak bu kararın gerçekçi olmadığı, ulaşım hakkımızın gasp edildiği gerçeği üzerinden bir imza kampanyası başlattık.
Biz imza kampanyasını sürdürürken İzmir Büyükşehir Belediyesi, ulaşıma üçüncü zammı yaptı. Son zam ile beraber ulaşım ücretlerine yüzde 7.67 zam gelmiş oldu. A Tarife kapsamında 7.10 TL olan tam biniş ücreti, 7.64 TL’ye çıkarıldı. 120 dakika içindeki ilk aktarma ücreti 1.41 TL, ikinci aktarma ücreti ise 1.06 kuruş olarak belirlendi. Öğrenci biniş ücreti de 2.40 TL’den 2.58 TL’ye yükseltildi. Öğretmen ve 60 yaş biniş ücreti ise 6.11 TL’den 6.58 TL’ye çıkarıldı.
20 güne yakın bir süre boyunca kentin birçok yerinde stant açarak hem imza toplamaya çalıştık hem de Belediye’nin yapmak istediklerini İzmir halkına anlattık. Toplu ulaşım araçlarını kullananların yoksul kesimler olduğu gerçeğini bilmesine rağmen Belediye’nin halkın, gençlerin ve öğrencilerin cebindeki paraya göz diktiğini anlatmak için ulaşımın yoğun olduğu bölgelerde; Bornova, Halkapınar, Buca, Karşıyaka ve Konak’ta stantlarımızı açtık.
Yürüttüğümüz bu kampanya çalışmasında olumlu birçok geri dönüş alsak da en çok karşımıza çıkan durum ise kentin iktidara muhalifliğinden kaynaklı belediyeyi aklama haliydi. Belediye’yi yaptığı ulaşım zamlarından aklamak isteyenler genel olarak zammın mecburi bir durumdan kaynaklı olduğunu ve zamların müsebbibinin iktidarın yapmış olduğu diğer zamlar olduğunu söylüyorlar.
Biz de bunun doğru olmadığını, Belediye’nin aynı iktidar gibi en kestirme yolu seçerek faturayı yoksul halka kestiğini anlatmaya çalıştık.13 Haziran Pazartesi günü İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait Kültür Park binası önünde basın açıklaması yaparak imza kampanyasını sonlandırdığımızı ve mücadeleye devam edeceğimizi bildirdik.
Mücadeleye devam edeceğiz!
Basın açıklamasından sonra aramızdan seçtiğimiz iki arkadaş, topladığımız imzaları İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne teslim etti. Ardından halka açık bir şekilde yapılan Belediye İl Meclis toplantısına gitmek için yola çıktık. Derdimiz orada olanlara da bu zammın gerçekçi olmadığını, cebimizde olmayan paraya göz dikildiğini anlatmaktı. Toplantının yapılacağı saatte Özel Güvenlik, toplantının yapıldığı Kültür Merkezi’nin kapalı olduğunu bundan kaynaklı içeri girişin yasak olduğu söyledi.
Biz orada Özel Güvenlik’le tartışırken içeride İzmir Güvenlik Şube’den iki polis Özel Güvenlik Amiri (sonradan öğrendik) ile görüşüyordu. Daha sonra yanımıza Güvenlik Amiri geldi ve hiçbir şekilde bizi içeri almayacağını söyledi. Biz de içeri gireceğimizi söyledik. Özel Güvenlik, önümüzü keserek müdahale etmeye çalıştı ama bizim kararlı olmamızdan kaynaklı geri adım attılar. Adnan Saygun Kültür Merkezi içerisinde meclisin yapılacağı salona doğru ilerlerken polis ve Özel Güvenlik tarafından önümüz kesildi.
Daha sonra Kültür Merkezi yöneticisi geldi ve tartışmalar onunla devam etti. Bu arada polis hem isimlerimizi söyleyerek hem de sözlü taciz ederek bize saldırmaya başladı. Yönetici, bize Meclis’e giremeyeceğimizi söyledi. Biz de gerekirse zorla gireceğimizi söyledik ve içeri doğru hareketlendik. Bu arada polis ve Özel Güvenlik de saldırmaya başladı. Öğrenci ve halkçı imajlarının bozulmaması için yönetici araya girmeye çalıştı ve bize aracı olup Meclis’e sokacağını söyledi.
Biz oturma alanına doğru hareketlendiğimiz de ise polis tarafından engellendik ve alana geçişimize izin verilmedi. Biz de slogan atmaya başladık ve tekrar Yönetici olan kişi gelip polise çekilmesini söyledi ve polis çekilmek zorunda kaldı. Biz yarım saate kadar oturma alanında bekledik ancak bizi oyaladaklarını anlayınca üst katta bulunan Meclis kapısına doğru slogan atarak yöneldik. Meclis kapısı, Özel Güvenlik tarafından tutulmuştu. Orada Özel Güvenlik tarafından darp edildik. Biz içeri girmek için mücadele ederken bize yardım ettiğini iddia eden yönetici polise müdahale etmesi gerektiğini söylüyordu.
5-6 dakika sonra bulunduğumuz kapıya dışardan zabıta ve Özel Güvenlik geldi. Biz de diğer kapılara yöneldik ki bu sürede arbade yaşanıyordu. En son bulunduğumuz alanda oturup slogan atarken etrafımızda insanlar birikmeye başladı. Bunlardan birisi de ulaşım zammına karşı red oyu verdiğini söyleyen AKP’li meclis üyesiydi. Biz de ona mücadelemizin sadece İzmir Büyükşehir Belediyesi ile değil bu ekonomik krizi yaratan iktidarla da olduğunu ve onun ise hayır oyunu bizi düşündüğü için değil Saray’dan aldığı talimattan kaynaklı olduğunu söyleyerek bulunduğumuz alandan kovduk. Daha sonra yönetici olan kişi yanımıza gelip Meclis Başkan Vekilinin aramızdan seçeceğimiz temsilcilerle görüşmek isteğini söyledi ve aramızdan 4 temsilci seçtik.
Meclis Başkan Vekili’nin odasının önüne gittiğimizde Meclis’in dağıldığını gördük ve içeri girdik. İçeride Meclis Başkan Vekili, ESHOT Genel Müdürü ve toplu ulaşımdan sorumlu olduğunu söyleyen birkaç kişi daha vardı. Bizi dinler gibi yapan ama aslında dinlemeyen bir grupla karşı karşıya olduğumuzu daha ilk sözlerinden anladık.
Bize çalışanlarını darp ettiğimizi, meclis kurallarına dair bilgisiz olduğumuzu ve ulaşım zammının onlardan kaynaklı olmadığını söyledi Meclis Başkan Vekili.
ESHOT Genel Müdürü de bize üstenci bir dille, “Benzine gelen zamdan haberiniz var mı, ekonomiyi biliyor musunuz?” gibi cümleler kurmaya başlayınca biz de hemen araya girip meclis ile görüşme durumumuz kalmadığı için bu toplantının bizim için bittiğini söyleyip imza kağıtlarının bir nüshasını bırakıp çıktık.
Biz daha evlerimize varmadan Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in bizimle görüşmek istediğini söylediler. Biz de kendi aramızda ortak bir karar alıp görüşmeyi kabul ettik. Görüşmeye imza kampanyasını yürüten her kurumdan bir kişi olarak katıldık. 16 Haziran günü İzmir Sanat Merkezi’nde Tunç Soyer, ESHOT Genel Müdürü ve bizimle Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde müzakere eden yönetici ile görüştük. Biz ne için imza kampanyası başlattığımızı söyledik. O da bize bizim gibi itiraz eden gençlerin çok değerli olduğunu ama Belediye’nin de krizden çok fazla etkilendiğini ulaşıma da olabildiğince yansıtmadıklarını söyledi.
Tunç Soyer kendilerinin iktidar ile bir tutulmasına gerilerek “Beni Yeni Asır’a, A Haber’e gündem yaptınız, benim kimsenin cebimde gözüm yok” diyerek yaptığımız eylemin iktidara yaradığını söyledi. Biz de tavrından rahatsız olduğumuzu, bu tavrın AKP tavrı ile aynı tavır olduğunu, iktidarın kendine yönelik eleştirilere “dış mihraklara yarıyor argümanı” ile aynı olduğunu söyledik.
Kendisinin havuz medyasına çıkmasının nedeninin biz olmadığını ifade ettik. Kendisi durumu toparlamak için belediyenin gençler için sosyal projeleri olduğunu bizim de o projelere dahil olmamızı istedi. Nihayetinde, taleplerimiz olan; Mart ayında bu yana yapılan ulaşım zammının geri alınması, Artı Para sisteminin kaldırılması, halk saatinin uzatılması ve öğrenci için abonman getirilmesini dile getirdik. Soyer ise herhangi bir söz veremeyeceğini söyledi.
Biz de sonuç alana kadar mücadele edeceğimizi söyleyerek ayrıldık. Biz bu ulaşım zammı kampanyasını yürütürken iktidar ve muhalefetin ne kadar birbirine benzediği daha net gördük. Mücadeleye devam edeceğiz!
İzmir’den Bir YDG’li