H. Merkezi: Kocaeli, Ergene Çayı havzasında yer alan Kırklareli, Edirne, Tekirdağ ile Antalya’da yapılan, Sağlık Bakanlığı’nca sonuçları kamuoyuna açıklanmayan araştırmayı halka duyuran bilim insanı Bülent Şık hakkında 5 yıldan 12 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldığı ortaya çıktı.
8 milyon insanın yaşadığı bölgedeki çevre kirliliğinin gıdalarda ve suda kanserojen etkiler yarattığını ortaya koyan araştırma hakkında Sağlık Bakanlığı’nın ‘Halkta infiale neden olduğu’ ve ‘dış alımları etkilediği’ gerekçesiyle hakkında suç duyurusunda bulunduğu belirtilen Şık’a, ‘gizli bilgileri temin etmek ve açıklamak’ suçlamaları yöneltildi.
T24’ünhaberine göre, 8 milyona yakın insanın yaşadığı bu bölgelerde kanserden ölüm oranlarının yüksek çıkması üzerine Sağlık Bakanlığı, 2011-2015 yılları arasında Kocaeli, Ergeneke çayı havzasındaki Kırklareli, Edirne, Tekirdağ ve Antalya’da bir araştırma yapma kararı aldı. Bu kapsamda Şık’ın da o dönem görev yaptığı Akdeniz Üniversitesi ile protokol yapıldı. Protokole, yetkili makamın izni olmadıkça araştırmanın sonuçlarının açıklanamayacağı hükmü de konuldu.
Araştırma kapsamında Şık’ın da aralarında olduğu bilim insanları tarafından binlerce gıda, su örnekleri tarandı, atıkların insan sağlığına zararları araştırıldı. Araştırmanın sonuçları vahimdi. Çalışmalar, Kocaeli ili ve Ergene Çayı havzasında yer alan Kırklareli, Tekirdağ ve Edirne’de insan sağlığına zarar verecek ölçüde çevre kirliliği olduğunu gösteriyordu. Çeşitli gıdalarda ve içme suyu olarak kullanılan bazı su kaynaklarında pestisitler, ağır metaller, poliaromatik hidrokarbonlar vb. gibi toksik bileşiklerin yüksek düzeyde kalıntıları tespit edildi. Bazı yerleşim bölgelerindeki suların kurşun, alüminyum, krom ve arsenik kirliliği nedeniyle içilemez durumda olduğu belirlendi.
Barış imzası nedeniyle projelerden çıkarıldı
Şık, barış bildirisine imza attığı gerekçesiyle Ocak 2016’da görev aldığı bütün projelerden çıkartıldı. Aynı yılın sonunda üniversiteden ihraç edildi. Ancak insan sağlığı açısından sonuçları vahim olan çalışmayla ilgisini sürdürdü. Raporun açıklanıp açıklanmayacağını takip etti, ara raporların bile yazılmadığını öğrendi. Rapor, halk bir yana, önlem alması için kamu kurumlarına bile gönderilmemişti. Şık, çalışmanın elindeki mevcut kısımları üzerinden hareketle bölgeyi araştırmayı sürdürdü ve etik olarak bu bilgilerin gizli kalamayacağını kanaat getirerek, Cumhuriyet gazetesinde, 4 günlük bir yazısı dizisi ile kamuoyunu bilgilendirdi.
Nisan 2018’deki bu yazı dizisinin ardından Sağlık Bakanlığı’nın suç duyurusu üzerine Şık hakkında soruşturma başlatıldı. Bakanlık, gizli bilgilerin açıklanmasının halkta infiale yol açacağı ve dış alımları etkileyeceği gibi gerekçeleri savcılığa bildirdi. İstanbul Başsavcılığı da Şık hakkında iddianame düzenledi. İlk iddianame, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından hazırlandı. Şık, iddianamede, 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası öngören, TCK’nın 258/1, 334/1, 336/1 maddeleri uyarınca, “Açıklanması yasaklanan gizli bilgileri açıklama, temin etme, göreve ilişkin sırrın açıklanması” ile suçlandı. Ancak bu iddianame mahkemeden savcılığa geri gönderildi ve aynı iddianame bu kez terör suçları bürosunca hazırlanarak mahkemeye iletildi.
Halkı infiale sevk edecek şekilde yayımlanan yazı sebebiyle suç duyurusunda bulunulduğunun anlatıldığı iddianamede, “Bülent Şık’ın, görevi nedeniyle kendisine verilen veya aynı nedenle bilgi edindiği, gizli kalması gereken belgeleri, kararları ve emirleri ve diğer tebligatı açıklayan veya yayınlayan veya ne suretle olursa olsun başkalarının bilgi edinmesini kolaylaştıran, yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı, niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin ederek, Cumhuriyet gazetesinde yayımladığı, bu nedenle atılı suçları işlediği anlaşılmaktadır” denildi.
“Açıklanması yasak değil”
Şık ise avukatı Tora Pekin aracılığıyla, savcılık aşamasında yaptığı savunmada, davanın sadece protokoldeki maddeye dayandırıldığını anımsattı. TCK’daki gizli bilgileri temin etme ve açıklama suçlamasının dayanağının “sır” ve “yasaklanan bilgi” olduğunun belirtildiği savunmada, protokoldeki “idare izni” şartının bu kapsamda bulunmadığı kaydedildi. Savunmada, kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanması yasaklanan bir bilgi de bulunmadığı ifade edildi.
Şık hakkındaki davanın görülmesine Şubat ayında başlanacak.
Kaynak: https://ozgurgelecek13.net/