YÖK’ün kuruluşunun 39’uncu yıldönümüne ilişkin açıklamamızdır:
Akademi’de YÖK Zulmüne Karşı; Mücadeleyi Büyütelim!
Bu sene 1981 Anayasası ile 6 Kasım’da kurulan YÖK’ün 39. yıldönümünü geride bırakıyoruz. Pandemi koşullarında yönetme krizi yaşayan devletin bir kurumu olan YÖK’ün de krizinin derinleştiği ve kuruluşundan bu yana olduğu gibi biz öğrencilerin değil, devletin ve mevcut durumda AKP-MHP iktidarının çıkarlarını gözetme görevini yerine getirdiği bir süreçten geçtik, geçiyoruz.
Pandemi sürecinden en çok etkilenen kesimler içerisinde yer alan üniversite öğrencileri, özelde YÖK’ün işi zora sokacak politikaları sebebiyle çok daha fazla hasar alarak bu süreci atlatmaya çalışıyor.
11 Mart’ta yapılan resmi açıklama ile beraber peş peşe alınan kararlar, zaten zor bela sürdürdüğümüz eğitim hayatımızı daha da zorlaştırmaktan başka bir işe yaramadı. Üniversiteleri belli bir süreliğine diye kapatıp, virüs sürecini yönetemediklerinden aylarca kapalı tuttukları, bizleri apar topar, gecenin bir vakti iki parça eşya ile yurtların kapısına koydukları ilk elden pandeminin faturasını bizlere kestikleri bir süreci yaşadık.
Bizler yurtlarımızdan atılıp, yaşam alanlarımız karantina merkezleri olarak kullanılırken, yüz yüze eğitim belirsiz bir zamana ertelenirken, ekonominin çöküşünü önlemek adına turizm başta olmak üzere ticaretin merkezleri bir bir açılarak “toplum sağlığı” gözetildi! Koronavirüs vakalarının Türkiye’de görülmesinin hemen ardından YÖK tarafından online sınav yapılacağı belirtilerek, “interneti olmayan kayıt dondursun” minvalinde bir mesaj verildi. Öğrencilerin bir ya da birkaç dönemini kaybetmesi YÖK ya da iktidarın umurunda değilken, yine aynı sistem temsilcileri tarafından, bu süreçte “yeteri kadar” sömüremeyen şirketler için ekonomi paketleri hazırlandı. Bazı üniversitelerin öğrencilere verdiği ve öğrencilerin tek geçim kaynağı olan burslar kesintiye uğradı. Arkadaşlarımız geçimlerini sağlamak adına çalışmaya zorlandı, yine bu süreçte okullarında olması gereken genç ve çocuk işçilerin iş cinayetlerinde hayatını kaybetme oranı arttı. Geçinemediği için, artık bu düzen içerisinde yaşamını sürdüremediği için intihara sürüklenen arkadaşlarımız oldu. Biz, Sibel’i, Furkan’ı ve daha nicesini katledenlerin kim olduğunu çok iyi biliyoruz. Bir bütün sömürü sistemlerinden bağımsız olmayan eğitim sistemi ve onun temsilcileridir sıra arkadaşlarımızın katili!
Bu süreç başta olmak üzere, YÖK kurulduğundan bu yana öğrenciler üzerinde
yaratılmaya çalışılan baskı, üniversitelerin ticarethane, öğrencilerin ise müşteriye dönüştürülmeye çalışılması, niteliksiz hale getirilen ve bilimden uzaklaştırılan eğitim, bunların hepsi biz gençliği yıldırmak, sorgulamaktan kaçınan, itaat eden bireyler haline getirmek için kurgulanan politikalar! Ancak ne bizleri hapsetmeye çalıştıkları evlerde kalacak ne kadın üniversitelerini kabullenip erkekliği perçinlemelerine izin verecek ne de sokakları eylem alanlarına çevirmekten, kürsülerde, amfilerde ve iş gücümüzün sömürüldüğü alanlarda sözümüzü haykırmaktan geri durmayacağız!
YÖK gidecek, biz kalacağız!
Bizleri bu duruma sürükleyen, verdikleri bursu geri alırken katbekat arttırarak sömürüyü katlandıran, geleceğimizi yok etmeye, bizleri niteliksiz, vasıfsız hale getirmeye çalışan bu sistem ve temsilcilerinin her daim karşısında ve birlikte hareket ederek, sıra arkadaşlarımız ve yoldaşlarımızla eğitim hakkımızı savunmaya ve çürümüş eğitim sistemini yıkmak için sesimizi yükseltmeye, mücadele etmeye devam edeceğiz!
Yeni Demokrat Gençlik