KADINLAR BİRLİKTE GÜÇLÜ
“Bu süreç bütün yasaklara, engellemelere rağmen “sokakları terk etmiyoruz” sloganının pratik karşılığının kadınlar cephesinde yaşam bulduğunun sayısız örnekleri ile dolu.”
Egemenlerin değişmez şiarı olan “önce kadınları vurun”dan hareketle kadınların kazanımlarının gasp edilmesini hedefleyen bir süreç işletildiğini yaşayarak görüyoruz. Bunu en çok iki yılın ardından ismi kaldırılan ama uygulamaları bize kalan OHAL fırsatçılığında gördük. Önce kadın kurumlarını kapatmaya, kadın örgütlenmelerini işlevsiz kılmaya, kadınların büyük bedellerle birçok meselede elde ettikleri kazanımları erkek egemen devletin gasp etmeye soyunduğunu köşemizde birçok kez vurgulamıştık. Geride bıraktığımız süreç; devletin bu hedefe ulaşmak için gözünün hiçbir şey görmediğini bizlere göstermeye yetmektedir. OHAL’den OHAL’e, seçimlerden seçimlere koşarken egemenler açısından hedef tek ve netti.
Toplumun bütün ezilen kesimlerinin hedef tahtasına koyulduğu, toplumsal muhalefetin yerle bir edilmek istendiği bu süreç kadın mücadelesinin tarihi açısından önemli bir deneyim olarak hafızalarımızda yer edinmeye başladı. Bu süreç bütün yasaklara, engellemelere rağmen “sokakları terk etmiyoruz” sloganının pratik karşılığının kadınlar cephesinde yaşam bulduğunun sayısız örnekleri ile dolu. Kadınların mücadelesi; faşizmin çıktığı, bütün maskelerini çıkararak en kirli ve kanlı yüzüyle ezilenlere saldırdığı bir dönemde bir yanda kendi dinamiklerini yaratmaya devam ederken bir yandan da ezilen diğer kesimlerin mücadelesine de ilham kaynağı olacak bir niteliği yaratmaktadır.
Kadınların öfkesini sokağa taşımaktan çekinmediği, kazanılmış haklara yönelen saldırıları bertaraf etmek için erkek egemen devlet aklının karşısına cesaretle çıktığı, tıkanan ve sessizliğe gömülmek istenen toplumsal muhalefete soluk aldıracak eylem ve etkinliklerin altına imza attığı bir süreçte, yeni bir döneme başlarken, YDG olarak kendi rolümüzü ve mevcut durumumuzu tartışmaya ihtiyacımız olduğu açık.
Genel olarak sürecin yarattığı dağınıklıktan en fazla etkilenen kadın çalışmamız oldu. Devletin saldırgan tutumunun bir yansıması olan tutuklama furyasından en fazla etkilenen kadın komisyonumuz oldu. Gözaltı ve tutuklamalar Merkezi Kadın Komisyonumuzun istikrarlı ilerleyişinin önünde en büyük engel olarak karşımıza çıktı. Komisyonda yaşanan dağınıklık doğal olarak bütün alanlarımızdaki kadın çalışmasını olumsuz etkiledi. Komisyonun olmaması kadın politikasına dair kafa yoruş ve üretim düzeyimizi de oldukça zayıflattı.
Deneyimlerimiz yol göstermeli
Kadın çalışmamızın deneyimi içerisinde farklı dönem- lerde tartıştığımız bir mesele olan kadın çalışmasının diğer başka çalışmaların gölgesinde ve gerisinde kalan bir çalışma olma hali bugün de bulunduğumuz nokta açısından bir kez daha üstüne gitmemiz gereken bir eksiklik olarak karşımıza çıktı. Karmaşa ve belirsizlik durumundan, olanakların sınırlılıklarından en fazla etkilenen alanımız kadın çalışması oldu. Bu yıllardır değiştirmek için yoğun emek verdiğimiz ve belli bir düzey yakaladığımız bir eksikliğimiz olsa da “fırsat” bulduğunda yine bünyemizde açığa çıktı.
Bu tablo geçtiğimiz dönemde birçok vesile ile YDG’li kadınlar tarafından tartışmaya açıldı. 12. Konferansta da komisyonun yeniden kurulmasına dair çeşitli tartışmalar yürütüldü ve adımlar atıldı. Konferanstan bu yana komisyonun oluşturulmasına zemin hazırlamak için alanlardan YDG’li kadınların katılımı ile toplantılar gerçekleştirildi. Bu toplantılar kadın çalışması için irade açığa çıkarması bakımından önemli bir yerde duruyor. Bu iradenin ileriye dönük bir adım olabilmesi için “kadın çalışmamızın kapsam ve içeriği ne olmalıdır” ve “güncel durum ve olanaklar ekseninde nasıl örgütleneceğiz” gibi iki temel soruya önümüzdeki dönemde cevap aramamız gerekmektedir.
Başta belirtmeliyiz ki; bu soruların cevabını bulmak için buradan reçete sunmak mümkün değil. Burada yürüteceğimiz tartışmalar kapsamında; esas olarak komisyonumuzun işlevli bir kolektif haline gelebilmesi için emek veren ve kafa yoran YDG’li kadınların yürüttüğü tartışmaların çıkardığı sonuçlarla aradığımız cevapları bulabiliriz. Kadınların yürüttüğü tartışmaları burada derinleştirerek, pratikten çıkardığımız derslerle, kadın çalışmasında yarattığımız deneyimlere yaslanarak bunu yapabiliriz.
Yaptığımız toplantılarda da tartıştığımız gibi YDG’li kadınların enerjisi mevcut durumda parçalı ve dağınık. Parçalı ve dağınık enerjiyi kadın çalışmasında birleştirerek güçlenebilmek için yönlendirici, toparlayıcı bir kolektifimiz yok. Bu dağınıklık hali bizim açımızdan elbette ilk değil. Daha öncesinde de kadın çalışmasında benzer tıkanıklıklar yaşadığımız bir gerçek. Bu tıkanıklığı aşmaya dönük neler yaptığımızı önceki komisyon faaliyetimizin deneyimlerini inceleyerek görebiliriz.
Kadın toplantılarını örgütleme noktasında ısrarcı olmak, YDG’nin yaptığı her çalışmanın, toplantının gündemlerinden biri olarak kadın gündeminin tartışılmasının takipçisi olmak, kadınların alanlarda dağınık ve parçalı olan enerjisini kadın gündemi etrafında bir araya getirecek çalışmalar örgütlemek ilk olarak yapacaklarımız olmalı. Kadınların birbirlerine deneyimlerini aktaracağı daha derli toplu çalışmalarla güçleneceği alanlar yaratmalıyız. Önceki komisyon faaliyetimizin daha düzenli hale gelmesinde etkili olan bu çalışmalar bugün de ilk etapta yapabileceklerimiz arasındadır.
Kadınlarla daha fazla buluşmalıyız
Üzerinde durmamız gereken bir diğer mesele ise kendi mekanizmalarımızı örgütlerken politik atmosferin kadın gündeminden kopmamak olmalı. Bizim dağınıklığımızın aksine yukarıda da altını çizdiğimiz gibi kadınlar bütün engellemelere rağmen politikadan uzaklaşmamış, sokakları terk etmemiştir. Kadın örgütlerinin kadınlara dönük birçok saldırıyı bertaraf etmek, kazanılmış hakların gaspını engellemek için güçlü bir şekilde bir araya geldiği ve erkek egemen devlete geri adım attırdığı örnekleri de bu süreçte gördük. Bu birlikteliklere daha güçlü dahil olmak bizim açımızdan da ön açıcı olacaktır. Çünkü dönemin kadınlar açısından ön plana çıkan sloganı “kadınlar birlikte güçlü” olmuştur. Bunun sadece bir slogan olmanın ötesine taşındığını yıl içerisinde kadınların örgütlediği güçlü eylemliliklerde, direnişlerde olduğu gibi birçok örnekte açığa çıkmıştır.
Kadınların ev-aile-şiddet üçgeni içerisine sıkıştırılması için OHAL ve KHK’ların bütün nimetlerinden sonuna kadar yararlanmayı amaçlayan erkek devlet aklı kadınları hedef alan cinsiyetçi birçok politikasını bu süreçte hayata geçirmeye çalışmıştır. Bütün bu girişimleri yasaklara rağmen kadınlar sokağa çıkarak engellemeye çalıştı. Elbette biz de bütün bu eylem ve etkinliklerin bir parçası olmaya çalıştık. Şimdi ihtiyacımız olan bunu daha örgütlü ve bütün alanlarımıza taşıyarak yapabilmek. Kadınların sınır ve yasak tanımayan öfkesi bizler açısından motivasyon kaynağı olacaktır.
Yeni Demokrat Gençlik 12.sayısında yayınlanmıştır.