Gençlik örgütlerinin çağrısıyla dün “Gençlik birleşik mücadeleyi konuşuyor!” etkinliği gerçekleşti. İhraç edilen Barış akademisyenlerinden Özlem Özkan ve Yüksel direnişçisi Veli Saçılık ile birlikte birçok gençlik örgütünün katıldığı etkinlik iki oturum şeklinde İstanbul/Fatih’de bulunan Su Gösteri Merkezi’nde gerçekleşti.
Saygı duruşuyla başlayan ilk oturumda konuşmacı olarak barış akademisyenlerinden Özlem Özkan söz aldı. Gerçekleşen konuşmada barış akademisyenlerine yönelik saldırıların hedefi ve sebebine değinen Özkan, birleşik mücadelenin yol ve yöntemlerine dair tarihsel deneyimlerden örnek vererek birleşik mücadelenin amaç ve araçlarına dair bir incelemenin yapılması gerektiğini belirtti. KHK’larla ihraç edilen akademisyenlerin direnişinin gençliğe kapı aralayan bir yerde durmasının akademik demokratik mücadelenin önünü açacağını belirterek konuşmasına son verdi.
Özlem hocanın ardından konuşmasını yapan Veli Saçılık “Ben Nuriye’nin yanına ilk defa giderken farklılıklarımızı değil aynılıklarımızı göz önünde bulundurdum. O da işini istiyordu ben de, bu şekilde bizim talebimiz toplumsallaştı. Faşizmi geriletmek, yaşamın her alanında ‘hücre tipi yaşam, tek tip insan’ anlayışını geriletmek, ortadan kaldırmak istiyorsak buna karşı birlikte mücadele etmeliyiz. Kendi deneyimlerimden yola çıkarsak birleşik mücadeleyi ben hapishanede gördüm çünkü faşizm hepimize işkence ediyor, hepimize saldırıyordu. Bugün faşizm her kesime yönelik saldırılarını yoğunlaştırıyorsa bu saldırılara karşı ideolojik ayrılıklarımızı değil politik aynılıklarımızı ortaya koyarak mücadele etmeliyiz. Engin Karataş ‘devlet devrimciler bir adım öne çıksın dediğinde ben ileri adım atmadım yanımdaki arkadaşlarım iki adım geri gidince ben önde kaldım’ demişti. Bizlerin gösterdiği direniş pratik olarak çok geri olabilir ancak toplumsal olarak ileri olmasının altında yatan sebep sürekli ve kararlı olmasıdır. 1956’da beyazların koltuğuna oturan Roza Parks’ın fotoğrafı nasıl bugün hala gözlerimizin önünden gitmiyorsa Yüksel direnişi yıllar sonra toplumun hafızasında kalacaktır. Devlet tüm aygıtlarıyla bu kadar saldırırken kimse mi buna karşı bir şey yapmıyordu denildiğinde Yüksel direnişi buna cevap olacaktır. Biz işimizi istiyoruz! Evet bu kadar insan işsizken biz sadece işimizi isteyemeyiz, kendi özgürlüğümüzü ve tüm toplumun özgürlüğünü istiyoruz. Ben sosyalist veyahut devrimci olmasaydım da işimi isteyecektim. Nuriye ve Semih açlık grevine devam ediyor, gün geçtikçe kilo kaybı yaşıyorlar ancak tüm bunlara rağmen inanıyoruz ki Nuriye ve Semih yaşayacak!” dedi. Veli Saçılık’ın konuşmanın ardından sinevizyon gösterimi gerçekleştirilerek 1. Oturum sonlandırıldı.
Verilen arada Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için bir mesaj görüntüsü çekildi.
İkinci oturumda Gençlik örgütleri temsilcileri tarafından konuşmalar gerçekleştirildi. DBP Gençlik Meclisleri, Dev-Güç, Diren Üniversite, DGD, SÖH, SGDF, Öğrenci İnisiyatifi, DÖB ve Yeni Demokrat Gençlik adına konuşmalar gerçekleşti. Konuşma yapan kurumlar birleşik mücadeleye dair görüşlerini açıklarken gerçekleştirilen konuşmalarda birleşik mücadelenin imkan ve olanaklarına, birleşik mücadelenin sorunlarına değinilerde bulunuldu. Geçmiş deneyimlere dair değerlendirmeler yapılırken gerçekleşen konuşmalarda birleşik mücadelenin bugün bir ihtiyaçtan öte zorunluluk olduğuna dair değerlendirmeler yapıldı. Genelde topluma özelde gençliğe yönelik saldırıların birleşik mücadele ile bertaraf edilebileceği söylendi. Faşizmin saldırılarının artarak devam ettiği bu günlerde bu saldırıları bertaraf etmenin yolu olarak birleşik mücadele gösterildi.
Etkinlikte sunum yapan YDG birleşik mücadeleye dair şöyle konuştu, “Şimdi bu konuda önemli bir soru da şu; nasıl bir birleşik mücadele hattı oluşturulmalı? Bahsettiğimiz şey aslında eylem birlikteliğinin ötesindedir. Çünkü bugün belirli bir gündem çerçevesinde belli kurumlar bir araya gelerek eylem yapabilmektedir. Ama ihtiyacımız olan şey bunun ötesindedir. Biz kısa süreli ve ana dayalı eylem birlikteliklerinin bugün bize yetmeyeceğini düşünmekteyiz. Biz, birleşik mücadele hattı derken, faşizmi geriletmeyi ve demokratik alanları yaratmayı kendisine amaç edinmiş, belirli bir mekanizma çevresinde işleyen bir hattan bahsetmekteyiz. Bu anlamda kitle faaliyeti bizler için mücadelenin geleceğini tayin eder.
Bugün kendi içine sıkışmış, aynı yöntemler ile aynı sonuçları bekleyen anlayıştan bir an önce kurtulmamız gerekiyor. Kitlelerden öğrenen, öğrendikleri ile politika üretebilen ve bunu yine kitlelere taşıyan bir anlayışa ihtiyacımız var. Başkan Mao kitle çizgisine dair şunu söylemektedir; ‘Doğru bir görev, doğru bir siyaset, doğru bir çalışma tarzı, belli bir anda ve belli bir yerde her zaman kitlelerin çıkarlarına uygun düşer ve kitlelerle bağlarımızı pekiştirir. Yanlış bir görev, yanlış bir siyaset ve yanlış bir çalışma tarzı ise belli bir anda ve belli bir yerde, her zaman kitlelerin taleplerine ters düşer ve bizi kitlelerden koparır.’
Dar grupçuluktan ve küçük hesaplardan uzak, ortak amaç doğrultusunda hareket etmeyi bilince çıkarmış tüm devrimci ve demokratik kurumlar ile bir araya gelmekten yanayız. Farklılıklarımıza rağmen ortak amaç için esnek olmayı kesinlikle göz önünde bulunduran bir anlayış, bugün faşizme karşı mücadele de bize çok şey katacağına inanıyoruz.
Dar grupçuluk yapanların kendi dar grupları ile birlikte kalmalarını salık veriyoruz. Küçük hesap yapanların, özünde büyük hedefler taşıyamayacağını bilmek gerektiğine inanıyoruz. Faşizme karşı her mevzide savaş, direniş, zafer diyoruz.”
Kurum temsilcilerinin konuşmalarının ardından etkinlik sona erdi.