Bir Arkadaş. Ankara’nın Meşrutiyet Caddesi’nde ölü bulunmuş bir şair. Henüz 25 yaşında erken ölen ve mintanıyla gömülen sakalsız bir oğlan. Ölümünden bir süre önce kaldığı SBF yurdu polis ve faşistler eşliğinde basılmış (erken ölümünün baskında yediği dayaklardan olduğu söyleniyor), o baskında faşistler tarafından arkadaşları ile birlikte feci şekilde dövülmüş. Yetmemiş, gözaltına alınmış ve polislerden de yemiş dayağını. Vurmuşlar, çok kötü vurmuşlar. Aşina olduğumuz şeyler ya bunlar, duyunca seviyoruz böyle insanları. “ooo Arkadaş da bizdenmiş.” Hayır arkadaşlar, Arkadaş tam olarak bizden değil aslında. O sadece sakalsız bir oğlan. “Devrimci” değil (bizim literatüre göre). Arkadaş erkek değil. Devrimci olmanın erkekliğine batıp çıkmamış, erkekliğin gerekliliklerini yerine getirmemiş bir şair. “Bir gün elbette Zeki Müren’i seviceksiniz” demişti şiirinde ve evet Arkadaş eşcinsel bir şair.
Bu şiirinden sonra “devrimci” çevresindeki dostları Arkadaş’a bir ‘tuhaf’ bakmaya başladıklarını söylüyorlar. Arkadaş’ın eşcinsel olduğu alenen ortadaydı artık. “Normal” olmayana normal bakılır mıydı hiç? Tabii ki hayır! Biz kendi erkekliğimizi normalleştirmekle meşgulüzdür çoğu zaman: Ben böyle yetiştirildim canım ya!
“merhaba canım
siz inanmayın bir gün değişir elbet
güneşe ve penise tapan rüzgarın yönü”
Ne var ki erkekliği bu kadar ‘normal’leştirenlere inat, bağıra çağıra söylemiş Arkadaş bunu şiirlerinde. Güneşe ve penise tapan rüzgârın yönünün değişeceğini. Büyük bir umutla, bizlerinde inanmasını bekleyerek. Erkekliğin ne işe yaradığını da sorar bir şiirinde.
Sahi ne işe yarar erkeklik?
‘Devrimciliğimize’ zeval gelmesin!
“vurdular, kötü vurdular
ne savaş kuralları
ne insanlık onuru
kara tarihlerinin
iğrenç bir zaferini daha gövdemize kazdılar
gayrı bu kazıyla büyüyecek gövdelerimiz
biliyerek bilincimizin öfkeli keskinliğini”
Adak şiirinden bir alıntı bu yazılanlar. Arkadaş için “kendi ölümüne sebep olan olayı yazan şair” denir. Arkadaş bu şiiri, yazının başında bahsettiğim ve ölümüne neden olan yurt baskını için yazmış. Ne kadar da devrimci bir şiir. Aynen öyle dostları da aynı tepkiyi vermişler bu şiirden sonra; Hah! Şimdi oldu Arkadaş. Ne demek o öyle merhaba canım, “Zeki Müren’i seviniz” falan. Aman “devrimciliğimize” zeval gelmesin!
Kitabı için “ne zaman yayımlarsam yayımlayayım adı ‘sakalsız bir oğlanın tragedyası’ olacak” demişti. Ne var ki arkadaşı Sevdadır demeyi uygun görmüş, bizim sakalsız oğlanın tragedyasına. Nedeni ise Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyasını Arkadaş’a yakıştıramamasıdır. Devrimci dediğin erkek olur çünkü, eee erkeğin de sakallı olması gerektiğine göre nasıl yapalım?
Peki, bu yakıştıramamalar, “ayıp” devrimci çevrede iyi karşılanmazlar, Arkadaş’ın inkâr edilmesi değil de nedir? Neyse Arkadaş demiş ya zaten:
al işte sana böyle yüze böyle güz
demeyin deseniz de sakal yok ya ucunda
bu güz vermedi tarla seneye bıyık kerim
ben ettim siz etmeyin sakal veririm size
iğne iplik elimde bıyık dikerim size
Ve evet ben de az konuşan çok yorulan biriyim. O yüzden diyeceğim şu ki:
Arkadaş Zekai Özger’i seviniz. Bir gün hepiniz Arkadaş Zekai Özger’i seveceksiniz.
Mersin’den bir YDG’li