Her örgüt bir ihtiyacın ürünüdür. Bu belirleme, siyasal arenada varlığını sürdüren ve hedef kitlesi ile programı ve çalışma tarzı aynı iki örgütün anlamsızlığını ifade etmektedir. O nedenle ki YDG’nin başka bir örgütün yerini almasını beklemek, YDG’den daha farklı beklentiler içerisinde olmak doğru değildir.
Nasıl ki YDG siyasal arenada bir ihtiyacın ürünü ise komsomol da aynı şekilde başka bir ihtiyacın ürünüdür. Anti-faşist, anti-emperyalist ve anti-feodal bir kitle örgütü olarak YDG, en geniş halk gençliği kitlesinin mücadele örgütü olma iddiasındadır. YDG, halk gençliğine nefes alabileceği alanlar yaratan, halk devriminin dolaylı destekçisi ve özlemini duyan bir örgüttür. Komsomolsa halk gençliğinin en ileri ve en militanlarının örgütlendiği, halk devrimini gerçekleştirme iddialı yani devrim için savaşan komünist bir örgütlenmedir. Devrime dolaylı ve doğrudan destek veren bu iki örgütün tam da bu noktadan itibaren örgütlenme tarzlarının, programlarının, hedef kitlelerinin farklılaşması daha iyi anlaşılacaktır.
Bu farklılaşmaları iyi anlamak ve YDG’nin organik olarak herhangi bir örgütlenme ile ilişkisinin olmadığını kavramak, onun başarılı olabilmesi ve hedeflerine ulaşabilmesi açısından stratejiktir. YDG’nin, kendi gerçekliği ekseninde kitle inisiyatifini öne çıkarması aslolandır ve bu görev oldukça önemli bir yerde durmaktadır. Faşizm gerçekliği içerisinde savunduğu görüşlerin bilincinde olarak yarı-legal örgütlenmiş olan YDG açısından, bu gerçekliğe rağmen kitle inisiyatifi esastır. Bu nedenle YDG açısından yerellerde örgütlenme ve buradan, yani yerellerde oturan çalışmalar ekseninde merkezileşme hedefi güdülmektedir.
Komsomolsa komünist bir gençlik örgütlenmesi olarak devrimi hedefleyen, devrim için savaşan gençlerin örgütlendiği, faşizm gerçekliği nedeniyle illegal çalışan ve bu hedefler kapsamında bolşevik-maoist örgütlenme çizgisini esas alan, merkezi bir örgüttür. Ağır illegal çalışma koşulları nedeniyle, faşizm karşısında hareketsiz kalmamak, savaşı ve örgütlenmeyi esasa almak hedefleri, komsomolda merkezin güçlü olmasını stratejik önemde tutar. Bu nedenle komsomol, merkezi anlayış doğrultusunda merkezden çevreye doğru örgütlenme anlayışını savunur.
Komsomolda esas olan, demokratik merkeziyetçi çalışma tarzının merkeziyetçi yanıdır. Bu, demokratik karar alma mekanizmalarının sağlanamadığı anlarda ya da Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisinden sapılan kararlarda merkeziyetçiliğin uygulanacağı anlamına gelir. Komsomolun tüzüğü, bolşevik-maoist çalışma tarzından sapıldığı anlarda yaptırımların, soruşturmaların varlığına işaret etmektedir.
YDG ise demokratik merkeziyetçi çalışma tarzının demokratik kısmını esas alır. YDG, geniş bir yığın örgütü olma iddiasını, merkeziyetçiliği esasa alarak gerçekleştiremez. Merkeziyetçiliği esas alan, kitle inisiyatifini tali kılan bir YDG’nin komsomoldan nitelik açısından olmasa bile niceliksel olarak bir farkı kalmayacaktır.
Bu nedenle YDG’nin komsomola nazaran daha esnek olması anlaşılır bir yerde durmaktadır. Komsomolun merkeziyetçiliği ise disiplin açısından olmazsa olmazdır. Bu konuda Stalin yoldaş, devrimden sonra “demokrasi” adı altında iş yapmamanın kutsanmasına karşı “üretim her zaman gereklidir, demokrasi her zaman değil”[1] derken, merkeziyetçiliğin neden önemli olduğunu anlatmaya çalışmaktadır. İşte komsomolun merkeziyetçiliği de demokrasi karşıtlığından değil, zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Ancak bu zorunluluk, bir yığın örgütü olma iddiasındaki YDG için çok anlamlı değildir. YDG’nin başka bir örgütün veya bazı kişilerin değil geniş kitlelerin rengini yansıtması esastır.
Bu açıklama ekseninde YDG’de hiyerarşik bir düzenleme söz konusu değildir. YDG’de demokratik karar alma mekanizmaları üzerinden bir faaliyet yürütülmekteyken komsomol hiyerarşik bir düzenlemeye sahiptir. Komsomolda alt üste, birey örgüte, azınlık çoğunluğa, tüm komiteler Merkez Komiteye, Merkez Komite de Kongre ve Konferanslara tabidir. Bu hiyerarşik düzenleme esastır ve kırılamazdır. Bireyin çıkarları asla örgütün çıkarlarının üzerine geçirilemez. Alt, tartışma ve ikna olanağının olmadığı anlarda üstün dediklerini, alt komiteler üst komitelerin dediklerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Tüm komiteler ve tüm komsomolcular, Merkez Komitesinin direktiflerini ikna olmasalar da uygulamak zorundadırlar. Merkez Komite, örgütün tam iradesini ifade eden Kongre ve Konferans kararlarına tabidir ve Merkez Komite, Kongre ve Konferanslarda demokratik bir biçimde seçilmek zorundadır. Merkez Komite asla Kongre ve Konferans kararlarını değiştiremez.
Tüm bu zorunluluklar, savaşçı ve komünist bir örgüt açısından olmazsa olmaz bir yerde durmaktadır. Bu ilkeler, Lenin yoldaşın tüm bir Bolşevik Partiyi inşa sürecinde, Mao yoldaşın Çin Devriminin gerçekleşme sürecindeki deneyimleriyle oluşmuş yani denenmiş ilkelerdir.
YDG ise bir yığın örgütü olarak, anti-faşist, anti-emperyalist, anti-feodal halk gençliğinin özlem ve taleplerinden yola çıkarak kitlelerin rengini pratiğine, örgütün her kademesine yansıtmak hedefine sahip olmalıdır. Faşizme ve emperyalizme karşı olan tüm halk gençliğini saflarında örgütleme görevi bulunan YDG’nin başka bir kriteri yoktur. YDG’li olmak için devrim uğruna savaşmayı kabul etmek, hiyerarşiye uymayı taahhüt etmek gerekmez. Anti-faşist, anti-emperyalist tutarlı bir hatta samimi olmak YDG’li olmak için yeterlidir.
Komsomol, Marksizm-Leninizm-Maoizm (MLM) ideolojik hattın savunucusudur ve bu konuda tavizsizdir. O, Proletarya Partisinin bir yan örgütü olarak özerk bir işleyişe sahiptir. Komsomol, Proletarya Partisi olmaksızın anlamsızdır. Onun MLM hatta olmasının teminatı, Proletarya Partisinin varlığıdır. Gençliğin özgünlükleri ve ayrı bir komünist gençlik örgütüne olan ihtiyaç nedeniyle bizzat Proletarya Partisi tarafından kurulmuş olan komsomol bu nedenle kendi politikalarını kendisi karar alır, kendi örgütsel mekanizmalarını kendisi düzenler. Ancak tüm kararlara yön veren MLM ideoloji olduğundan kaynaklı, ideolojik olarak Proletarya Partisine tabidir. MLM hattı terkettiğini açıklayan bir komsomol artık komsomol değildir ve Proletarya Partisi ile böyle bir örgütün alakası kalmamıştır. Proletarya Partisi ile Komsomol arasındaki bu bağ, organik bir bağdır. Proletarya Partisinin komsomola müdahalesi ideolojik nedenlerle zorunlu olduğu kadar komsomol tarafından tüm parti müdahaleleri yine aynı nedenle benimsenir ve bu komsomol açısından devrimin en önemli aracı olan Proletarya Partisine hiyerarşik bir bağı da ifade eder.
YDG ise organik olarak hiçbir parti veya farklı örgüte bağlı değildir. O, örgütsel olarak bağımsız ve devrimin dolaylı destekçisi bir kitle örgütüdür. Proletarya ile gerici sınıfların saflaştığı arenada kendisini proletaryanın ve tüm emekçi sınıfların safında ifade eder. Bu anlamıyla YDG, nihai olarak devrimin tarafıdır. O, Demokratik Halk Devriminin tüm kazanımlarını özlemle savunur. Halk İktidarını, Halk Liselerini, Halk Üniversitelerini ve tüm diğer Halk Devrimi kurumlarını halk gençliğine anlatır. Mevcut sistem içerisinde halkın ve özelde halk gençliğinin karşı karşıya olduğu tüm sorunların sistemden kaynaklandığının farkındadır. Bu nedenle kitlelerin en geniş birlikteliklerini oluşturmaya, mevcut sistemin uygulamalarına karşı Halk İktidarının kurumlarını savunmaya çalışır. YDG, mevcut sistemin uygulamalarından rahatsız olan tüm kitlelerin (yani tüm halk gençliğinin) örgütlenebileceği, bu rahatsızlıklara karşı mücadele yürütecekleri geniş bir örgütlenmedir.
Buradan çıkan sonuç, YDG’nin önemli bir gerekliliğin ürünü olarak var olduğudur. O, komsomolun alt örgütlenmesi olmadığı gibi açık alanda çalışan paravan bir örgüt de değildir. YDG, mevcut ülke gerçekliği içerisinde anti-faşist, anti-emperyalist gençlik kitlelerinin ayrımsız örgütlenebileceği bir örgüt olarak oldukça önemli bir yerde durmaktadır ve onun küçümsenmesi bu nedenle esasta geniş kitlelerin küçümsenmesi anlamına gelmektedir. Yine birbirinden farklı örgütlenmeler olmaları nedeniyle asla birbirine alternatif olmayan bu iki örgütün ikisinde birden örgütlü olmak da mümkündür. Israrla vurguladığımız gibi YDG’nin önemli bir ihtiyaç ürünü olarak varolduğunu kavramak aslolandır.
Politik arenada YDG-komsomol arasındaki farkın kavranmaması, önemli bir sıkıntının doğmasına da vesile olacaktır. Devrim için doğrudan savaşan MLM bir örgütün örgütlenme tarzı ülke gerçekliği içerisinde komsomolun örgütlenme tarzına sahip olmalıdır. Hem komünist (MLM ideolojiyi savunup) olup hem de illegal örgütlenmeyen bir örgütün ya MLM’liği sorgulanır ya da varlığı hızlıca sistem tarafından engellenir. Keza bu şekilde örgütlenen bir örgütlenme varken YDG veya benzeri bir kitle örgütüne komsomolla aynı payeleri biçmek birincisi Proletarya Partisi ve komsomolu değersizleştirmek, hiçleştirmek olacaktır, ikincisi bahsi geçen kitle örgütünü anlamsızlaştıracaktır. MLM ideolojinin yılmaz savunucusu olduğunu iddia eden bir kitle örgütünün, halk gençliğinin öncüsü olma iddiası da anlamsızdır, böyle olduğunu iddia ederek devrim için silah elde savaşmaması da.
Sadece buradan bile iki farklı örgüte aynı payeleri biçmenin ne kadar sakat bir anlayışı doğurduğunu anlayabiliriz. YDG veya benzeri bir örgüte popülist kaygılarla “MLM ideolojik hat”, “iktidar perspektifi”, “halk gençliğinin öncüsü” gibi yaftalar yapıştırmak, dünya devrim deneyimlerinin büyük politik mirasını kavramamak anlamına gelmektedir. Devrimi doğrudan gerçekleştirme iddiasındaki örgütlerin Türkiye benzeri ülkelerde nasıl örgütlenmesi gerektiğini oldukça acı tecrübelerle deneyim haznesine ekleyen uluslararası proleter hareketin bu politik mirasına sahip çıkmak, tüm ezilen sınıfların ve onların sözcülerinin en vazgeçilmez görevidir.
Mevcut Durumu Doğru Yorumlayalım Devrime Hizmet Edelim!
Sistemin krizi derinleştikçe halka ve onun bir parçası olan, bağrından kopan devrimcilere-ilericilere yönelik baskıların artması tesadüf değildir. Halkın mücadele örgütlerinin içini boşaltma gayretiyle, baskılarla, katliamlarla, tutuklamalarla sonunu geciktirmeye çalışan, can çekişirken bile eziyet eden sistemin tüm uygulamalarına karşı set olmak, direnişi büyütmek gerekmektedir.
Tüm örgütlenmelerle halkın, halk gençliğinin direnişini doğru kanallara kanalize etmek bu süreçte oldukça önemlidir. Baskıların, tutuklamaların artmasına rağmen, krizin etkilerinin emekçilerin üzerine ölüm gibi çökmesine rağmen direnişin, umudun da arttığını, büyüdüğünü gözlemlemek mümkündür. Antalya’da, Çukurova’da köylülerin kendiliğinden gelişen eylemlerinde, Meha’da, Desa’da, E-Kart’ta, ATV-Sabah’ta sınıfın yılmayan direnişlerinde, 1 Mayıs’ta ülkenin kalbi haline gelen Taksim’den dalga dalga yayılan kararlılıkta, Amed’de, Urfa’da yüz binlerin slogan slogan yayılan öfkesinde, dağlarda umudu büyütenlerde, Bostancı’da yılların sessizliğini parçalayanlarda geleceğin umudunu görmek, kurtuluşun sıcaklığını duyumsamak mümkündür.
Tüm karanlığın ortasında direnişi büyüten her hamlenin işçilerin, emekçilerin nabızlarını arttırdığını, biz halk gençliğini heyecanlandırdığını biliyoruz. Bu heyecan, ölüm kuyularının, ölüm tarlalarının, Ulucanların, 19 Aralıkların, Sivasların, Maraşların, Çorumların, Şemdinlilerin yani tüm katliamların hesabının mutlaka sorulacağına olan güvenin heyecanı olarak kazınmaktadır belleklerimize.
30 Mart’ın, 6 Mayıs’ın, 18 Mayıs’ın, 31 Mayıs’ın unutulması nasıl mümkün değilse, yakın zamanda yaşanan direniş ve katliamların da unutulması mümkün olmayacaktır. Tüm yasaklamalara, tüm baskılara rağmen filiz filiz büyüyen direnişin, binlerle, yüz binlerle hakkını alacağı hayal değil gerçektir. Yaşanan her acı, geleceğin eşit, özgür, kardeşçe dünyası için çekilmektedir. Saltanatını acının, zulmün üzerine inşa edenlerin gün yüzü görmesi, yataklarında rahat yatması mümkün değildir. İşte bu nedenle gelecek, mazlumların, bugünün çile çekenlerinin, acıya her şeye rağmen göğüs gerenlerindir.
Bu soluğu büyütmek, direnişi harlamak, geleceği yakınlaştırmak bizim ellerimizdedir. Sınıf mücadelesinin hızlanan anlarında beklemek, ufak sorunları büyütmek, gevezeliğe zaman ayırmak, hareket etmek yerine durmak, koşmak yerine yürümek devrime zarar vermektir. Teslim olmayan bir devrimci kuşağa layık olmak için ne yapmamız gerektiği açıktır. O halde layık olalım.
[1] Stalin, J. V., Sendikalar, Mevcut Durum ve Troçki Yoldaşın Hataları Üzerine, s.28.