“Geleceği Zenginlere Yedirmeyeceğiz!” şiarıyla gerçekleştireceğimiz kampanya açıklamamızdır…
Geleceği Zenginlere Yedirmeyeceğiz!
Yeni Demokrat Gençlik olarak “Geleceği Zenginlere Yedirmeyeceğiz” şiarıyla bir kampanya sürecinin startını veriyoruz.
Çalışmalarına başlayacağımız kampanya, emeğe dönük saldırıların gençliği toplumsal düzeyde etkileyen boyutlarına yöneliktir. Öğrenci gençlikte diplomalı işsizlik, kentlerde çalışan gençlerde güvencesizlik ve yoksulluk, tarım alanında çalışan gençlerde kendi toprağında emperyalist tekellerin ucuz işçiliği ya da işsizliği ve geleceğin belirsizleşmesi gençliğin temel ve ortak sorunları arasındadır.
Gençliğe ve geleceğe dönük saldırılar, üretim araçlarının geliştirilmesi olarak adlandırılabilecek olan Endüstri 4.0’ın da tetiklediği bir dizi gelişme üzerinden yaşanmaktadır. Küresel iş bölümü; Endüstri 4.0’ın, bu teknolojiye sahip olmayan ülkelere doğru etkisinin yayılmasına yol açmakta, Türkiye gibi sanayisi gelişmemiş ülkelerde yoksulluğun ve işsizliğin boyutunu daha fazla derinleştirmektedir. Kendisini bu yeni sürece yaslamayı hedefleyen sermayedarlar, halka “rahat olun” her şeyi revize edeceğiz telkininde bulunuyorlar ancak…
Onlar, eğitimi, iş alanlarını bu yeni düzene göre revize edecekleri safsatasını ata dursunlar biz ne yaşadığımızı ve bizi neyin beklediğini biliyoruz! Onların revize edecekleri tek şey kendi ceplerinin büyüklüğü olacaktır.
Egemenlerin Sanayi 4.0 ya da Endüstri 4.0 olarak adlandırdığı üretim araçlarının “akıllılaştırılması” süreciyle makinalar, emeğin daha rutin olduğu alanlardan daha karmaşık olduğu alanlara doğru yayılmaktadır. Bu süreç mevcut kapitalist düzende sermayedarların sermayelerini büyütürken emeği değersizleştirmekte ve böylece halkı bir bütün yoksullaştırmaktadır. Dünyadaki, tüm insanlığın yaratmış olduğu servetin bölüşümünü tek ellerde daha fazla toplamakta, eşitsizliği daha fazla derinleştirmektedir. Bu düzene mahkum olduğumuz, bu düzeni değiştirmediğimiz sürece gençliği ilk elden işsizlik ve daha sonra derin bir yoksulluk beklemektedir. Nitekim bugün, emeğimizi yok pahasına satma “fırsatını” yakalamamız bile bir lüksmüş gibi pazarlanmaya çalışılmaktadır.
“Geleceği Zenginlere Yedirmeyeceğiz” kampanyası sürecin bu gerçekliğine karşı gençliğin devrimci bir yol haritasıyla örgütlenmesini amaçlamaktadır.
Kampanyamız politik, siyasi, örgütsel bakımdan çok yönlü hedefler içermektedir. Kampanyamızın yaygın duyurusu, ajitasyon – propaganda çalışmaları, kampanyanın politik içeriğinin ve bağlamının belirginleştirilmesi; halk gençliğinin, politik – kültürel ve ekonomik anlamda mevcut düzenin bizden çaldıklarına karşı değiştirici bir güç merkezi olduğunun ortaya konması; kampanyaya güç verecek olan daha geniş gençlik kesimiyle temasın kalıcılaştırılması, açığa çıkan enerjinin örgütsel bir güce dönüşmesi, dağınık ve parçalı faaliyetin sistemli ve kolektif bir çalışmaya dönüşmesi hedeflerimiz arasındadır.
Kampanyamızın önemli bir yanını da genel devrimci gençlik faaliyetini, gündeliğe, rutinliğe ve takvimselliğe sıkışmışlıktan çıkartmak oluşturmaktadır. Bu açıdan, gençliği toplumsal ölçekte etkileyen genç işsizlik, emeğin değerindeki kayıp, kampanyamızın siyasal yanını oluşturmaktadır. Devrimci yanını ise, mevcut kapitalist düzen var olduğu sürece üretim araçları ve buna bağlı olarak siyasal konjonktürdeki her yeni gelişmenin öyle ya da böyle şu veya bu miktarda gençliğin aleyhine şekilleneceğinin bilincinde olmaktan geliyor. Bu bilinç, bugün gençliğin yaşam şartlarını halk içi dayanışma ile değiştirmeye odaklanırken, gerçek özgürlük için sistemin değişmesinin zorunluluğunun farkındalığını beraberinde getirmektedir.
Zenginliklerine zenginlik katmak isteyenlerin düzeninde yaşadığımız için artan genç işsizliğe; tüm şartların sadece sermayenin isteklerine göre düzenlendiği için geleceğimizin günden güne belirsizleşmesine; öğrenciysek aldığımız eğitimin, çalışıyorsak emeğimizin beş para etmemesine; çok yönlü ideolojik saldırılar karşısında gençliği – kendimizi bir özne değil de bir nesne gibi görmemize neden olan ve bunun sonucunda bizi kendi sorunlarımıza dahi yabancılaştıran yozlaştırmaya karşı geleceği kazanmak için itirazı olan her genç, kampanyamızı güçlendirmeye katılmalıdır.
Şu anı onlar belirliyor olabilir, fakat gençlik ise yarın yaşamın her alanına dağılarak geleceği belirleyecektir. Bunun için onların her gün ölüm, yoksulluk kitlesel zorunlu göç, bir tarafta multi-milyoner bir tarafta sefalet üreten bu bozuk düzenlerini temellerinden sarsmalıyız.
Kampanyamız ilhamını ve cesaretini, 20 yaşının altında olmasına karşın, sokağa çıkmanın yasak olduğu saatlerde, çalışmak zorunda olduğu için sokakta olan ve bu nedenle polis kurşunuyla öldürülen Suriyeli genç Ali el Hemdan’dan, “Bir araba, bir ev uğruna yıllarımı harcamak istemiyorum” diyerek intihar eden Furkan Celep’ten, İstanbul Üniversitesi öğrencisiyken ve üniversitede yemekhane eylemleri sürdüğü sırada geçinemediği için yaşamına son vermek zorunda kalan Sibel Ünli’den, almaktadır.
Ve diyoruz ki, yaşamlarımız bir hiç uğruna heba olmak zorunda değil; açlığa, yoksulluğa, işsizliğe, hiçliğe, ölüme mahkum değiliz.
Mevcut düzenin süslü, gösterişli, şatafatlı paketlerinin içerisinde bizi bekleyen çürümüşlüğe, çöplüğe, yoksulluğa mahkum değiliz.
Birlikte, örgütlü, ısrarlı ve bilinçli bir çalışma ile neler yapabileceğimizi, bu kötü gidişatı nasıl tersine çevirebileceğimizi, baldırı çıplakların, çapulcuların, ibnelerin, kadınların gerçek gücünün aslında nelere kadir olduğunu gösterebiliriz.
Ve son olarak diyoruz ki,
Geleceği Zenginlere Yedirmeyeceğiz!
Geleceği Patriyarkaya Yedirmeyeceğiz!
Geleceği Kayyumlara Yedirmeyeceğiz!