Egemenler pandemiyle birlikte her geçen gün derinleşen ekonomik krizin faturasını işçilere, köylülere, küçük esnafa, kadınlara, LGBTİ+’lara ödetmeye çalışıyor. Pandemi fırsata çevrilerek halk daha fazla sömürü, yoksulluk ve işsizliğe sürükleniyor, gençliğin gelecek kaygısı her geçen gün artarak büyüyor.
Faşizmin her türlü hak arama-alma mücadelesini zorla bas-tırmaya yöneldiği, yasalarını buna uygun bir şekilde biçimlendirmeye devam ettiği süreçte saldırılara her geçen gün bir yenisi ekleniyor. İşçi sınıfına ücretsiz izin dayatması, Kod 29 kıyımı, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek, üniversitelere-belediyelere kayyumlar atanması, HDP’nin kapatılması davası, Lebaleb kongreler gerçekleştirilirken, güvencesiz kapanma önlemleri sonucunda iflas eden küçük işletmeler, esnek çalışma saatleri sonucunda emeğin değersizleştirilmesi, genç işsizliğin resmi rakamlarla %30’lara dayanması, gelecek-sizlik kaygısını derinleştirmeye devam ediyor.
Emperyalist-kapitalist sistemin gençliğe yönelik saldırıları her geçen gün büyür-ken bu saldırıların niteliğini, biçimini anlama ve buna karşı mücadeleyi yükseltme sorumluluğunu her geçen gün daha fazla hissediyoruz.
Geçtiğimiz süreç içerisinde Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum ile gelişen öğrenci hareketinin politik-pratik hareketliliğin içerisinde özne olarak konumlanırken bugün gençliğin içerisinde bulunduğu koşulları, gelişecek kitle hareketlerinin dinamiklerini incelemeyi, politik ve örgütsel yapımızı bu çerçevede geliştirmeyi önemli bir görev olarak görüyoruz.
Yukarıda ekonomik krizin her geçen gün daha fazla derinleştiğini ve buna paralel Türk hakim sınıflarının saldırılarıyla sömürüyü katmerlendirdiğini, gençliğin işsizlik, yoksulluk, geleceksizlik kıskacında yaşadığını ifade etmiştik.
Bu anlamda bir süredir ekonomi politik okumalarımızı yoğunlaştırarak, emperyalistlerin ve Türk hakim sınıflarının ekonomik saldırılarını daha açıktan görebilme ve buna karşı yürüttüğümüz mücadelede ideolojik ve politik olarak niteliğimizi yükseltme sorumluluğuyla hareket ediyoruz.
Eğitim Çalışmamızın Yöntemi
Pandemi sürecinde gerçekleştirdiğimiz divan toplantıları ve online buluşmalarla yürüttüğümüz kolektif tartışmalar sonucunda belli bir kaynak havuzu oluşturup, bu kaynakları inceleyerek üze-rinde yoğunlaşacağımız materyalleri belirlemeye yoğunlaştık.
Bu kaynak havuzu içerisinde bugün güncelde yaşadığımız sorunların öne çıkan biçimlerini dikkate alırken aynı zamanda Marksist-Leninist-Maoist ekonomi-politiğe giriş açısından yol gösterici olacak materyalleri belirlemiş olduk. Bu çerçevede Karl Marks’ın Felsefenin Sefaleti, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı ve Nikitin’in Ekonomi Politik eserlerini belirleyerek esas olarak üç kaynak üzerinden hazırlandık.
Bu süreçte güncel makaleler ve belirlediğimiz kitaplar dışındaki ekonomi-politik yazınlarından katkılarla okumalarımızı beslemeye, hazırlık sürecini sıkı tutmaya çalıştık. Eserlerin tüm yoldaşlarımız tarafından okunmasını hedeflediğimiz bu çalışma, her alanın bir materyalin sunumunu ger-çekleştirmesi ve tartışmaları yönlendirmesi noktasında sorumluluk alması çalışmanın bütünlüklü gerçekleşmesi açısından olumlu oldu.
Gelişen öğrenci hareketi içerisindeki görev ve sorumluluklarımızın, pratik hareketliliğin artması ve iç disiplinimizde eksiklikler açığa çıkarması, materyallerin okunması açısından belli eksiklikler yarattı. Ancak alanların kendi sunumunu gerçekleştireceği kaynağa iyi hazırlanması bu eksikliği büyük oranda giderdi.
Yuvarlak masa şeklinde tartışmaların yürütülmesi kavramların anlamına, yaşamda karşılık bulan biçimlerine yönelik örneklerin birlikte tartışılması, olumlu bir tablo ortaya çıkardı.
İçerik
Tartışmalar üç bölüm şeklinde yürütüldü. Öncelikle Karl Marks’ın düşüncelerini ortaya koyduğu sürecin başlangıç dönemi olarak ifade edebileceğimiz, 1846’da Proudhon’un Sefaletin Felsefesi kitabında ortaya koyduğu değerlendirmelere yönelik eleştirilerini kaleme aldığı ve 1847 yılında yayımlanan Felsefenin Sefaleti üzerinden Marks’ın iktisadi yaklaşımına ve Proudhon tarafından ortaya koyulan yaklaşımlara yönelik tartışmalar yürütüldü.
Bu bölümde kullanım değeri, değişim değeri, arz-talep, para gibi kavramların anlamları, Marks’ın, Proudhon’un, Ricardo’nun ve dönemin burjuva iktisatçılarının yaklaşımı noktasında bir tartışma yürütüldü.
Ardından Marks’ın ortaya koyduğu yedi gözlem ve bu gözlemlerin öne çıkan yanlarına dair konuşuldu. Eserin başlıklarının tartışılmasının ardından Marks’ın ortaya koyduğu yaklaşımların beslendiği düşünsel yaklaşıma dair bir tartışma yürütüldü. Marks’ın kuramcılara yönelik “Fakat tarih ileri gittiği ölçüde ve bununla birlikte proletaryanın mücadelesi daha açık çizgiler kazandığı ölçüde, bu nazariyeciler artık, bilimi kendi zihinlerinde aramak ihtiyacında değillerdir. Gözlerinin önünde olup bitenleri tespit etmeleri ve bunların sözcüsü olmaları yeter.” sözleri üzerine de konuşuldu.
İkinci bölümde ise Nikitin’in Ekonomi Politik eserinin ilk iki bölümü ele alındı. Kapitalizm ve öncesi üretim biçimleri bölümü ve Tekel-Öncesi Kapitalizm bölümü başlıklar halinde tartışıldı. İlkel topluluk üretim tarzı, köleci üretim tarzı, feodal üretim tarzı, kapitalist üretim ilişkilerinin gelişimi, öğretici tartışma başlıkları oldu diyebiliriz. Tekel-Öncesi Kapitalizm bölümü büyük oranda kavramlar üzerinden tartışıldı.
Bu tartışmanın ardından öne çıkan konular, emeğin değersizleşmesi, işsizler ordusu, enflasyon, ekonomik bunalımlar oldu ve bu konu başlıklarının güncelle bağı kurulmaya çalışıldı.
Üçüncü bölümde de Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı kitabının sonunda yer alan Ekonomi Politiğin Eleştirisine Giriş bölümünü özel olarak tartıştık. Kitabın bu bölümde yer alan üretim, tüketim, değişim, mülkiyet, bölüşüm kavramları üzerine konuşuldu, kavramların eserde ele alınışı ve bugün yaşadığımız biçimleri üzerine tartışıldı.
Ayrıca bugün teknolojik her geliş-menin gençlik açısından işsizlikle sonuçlanmasının, emperyalist-kapitalist sistemin her gelişmeyi, sömürüyü daha fazla derinleştirmek için kullanmasının, güncelde açığa çıkan biçimlerini görmenin, konferans sürecinde yürüttüğümüz endüstri 4.0 tartışmalarıyla paralelliğine odaklanmanın, bugün ön açıcı olacağına dair değerlendirmeler açığa çıktı.
Eğitim Çalışmasının Politik Çalışmaya Katkısı
Sonuç olarak dikkat çekilen noktalar çerçevesinde eğitim çalışmasının içinde bulunduğumuz ekonomik-sosyal sorunların kaynağını daha açık görebilme noktasında ön açıcı olduğuna vurgu yapmak yerinde olacaktır.
Yukarıda genelde halk kitlelerinin özelde gençliğin yaşadığı bir dizi sorunu ifade etmiştik. İşsizliğin her geçen gün daha fazla artması, taşeronlaşma, TL’nin her geçen gün yaşadığı değer kaybı, enflasyonun artması, tarım alanında yaşanan teknolojik gelişmelerin emperyalist bağımlılığı daha fazla arttırması, işçi sınıfının örgütlenme hakkına yönelik gerçekleşen saldırıların egemenler açısından her geçen gün daha fazla derinleştirilmesi…
Böylesi bir süreçte tarihsel deneyimler çerçevesinde güncel sorunlara yoğunlaşmanın politik mücadeleyi besleyeceğini düşünüyoruz. Bu çerçeve, genel olarak geleceksizlik olarak ifade edebileceğimiz ekonomik-sosyal saldırılara karşı somut, pratik bir mücadele hattını inşa etmeyi önümüze görev olarak koyuyor.
Bu anlamda gerçeğin sözcüsü olmanın kolektif sorumluluğunu hissederken Karl Marks’ın Alman İdeolojisi eserinde ifade ettiği 11. Tezin “Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumladılar, oysa aslolan dünyayı değiştirmektir” pratiğimiz açısından yön gösterici olduğunu düşünüyoruz.