Yeni Demokrat Gençlik’in 13’üncü konferansı Taksim’de bulunan Hill Otel’de gerçekleştirildi. ‘Yeniyi Yaratma Sürecinde Fırtınalar ve Damlalar’ şiarıyla örgütlenen konferans üç oturum şeklinde gerçekleştirildi.
Konferansa Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu(SGDF), Sosyalist Öğrenci Hareketi(SÖH), KÖZ, Dev-Güç ve Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu(ATİK) temsilcileri de katıldı.
Konferans, Yeni Demokrat Gençlik adına yapılan açılış konuşması ile başladı. Konuşmada şunlara değinildi:
“Coğrafyamızda yarım asra yaklaşan mücadelenin halkalarından biri olan YDG’nin halk gençliğine Demokratik Halk Devrimi perspektifi ile örgütleme ve devrime kanalize etme iddiasıyla aldığı yol, geride bıraktığı uzun yıllar; önemli bilgi, birikim, deneyim ve derslerle dolu bir tarihi ifade etmektedir aynı zamanda.
Bizler dünyadaki ve ülkedeki somut durumu ele alırken, bunun bir parçası olarak nasıl bir devrimci bir profile ihtiyaç olduğunu da ortaya koyabilmeliyiz. Ezilenlerin öfkesinin yarattığı isyan dalgasından çıkaracağımız dersler bizler için önemli mesajlar içermektedir.
Ezilen milyonlar; coğrafyalar değişse de, talepler ve araçlar farklılık gösterse de isyan etmekte. Fransa, Hong Kong, Şili, İran, Irak ve daha birçok ülkede milyonlar çeşitli vesilelerle meydanları ve sokakları dolduruyor.
Konferansımızı, sözünü ettiğimiz politik ekseni oluşturabilme hedefi ile ele alıyoruz. Bu hedefe bizi yakınlaştırma amacı ile örgütlediğimiz 13. Konferansımıza hepiniz tekrar hoş geldiniz.”
Açılış konuşmasının ardından devrim ve demokrasi şehitleri adına saygı duruşu yapıldı. Saygı duruşunun ardından YDG tarafından hazırlanan sinevizyonun gösterimi yapıldı.
Sinevizyonda dünyanın dört bir tarafından direnişlerin bir derlemesi hazırlanırken, direnişe dair sunulan perspektif ise sinevizyonun devam konusuydu. Ayrıca Rojava’da ölümsüzleşen devrimciler; Aynur Ada, İmran Fırtına, Ceren Güneş, Kerem Pehlivan ve Lorenzo Orsetti de sinevizyonda Rojava Direnişi ile birlikte sunuldu.
Gençlik Örgütleri: YDG’nin 13. Konferansını selamlıyoruz
Sinevizyonun ardından ‘Herkesin sözü var’ oturumuna geçildi. Divanda söz alan SGDF Eşbaşkanı Alev Özkiraz, AKP-MHP faşizminin, ekonomik krizle birlikte politik özgürlükler sorunun bir türlü aşamadığını ve gittikçe dibe çöktüğüne işaret etti. Dünyada halkın ayaklandığını ve bu ayaklanmaların gittikçe kuvvetlendiğini, gençliğin buna öncülük yaptığının altını çizen Özkiraz, “Ayaklanmaların adımlarını öncülleyen bizler olarak ‘ne yapmalıyız?’ sorusuna yanıt olmalıyız. Komünistler tereddüt etmeden ayaklanmaların adımı olmalı. Faşizmin koşullarının yıkıcılığını görenler olarak birleşik mücadeleyi bir kez daha vurguluyor, konferansınızı selamlıyorum” ifadesini kullandı.
Daha sonra Dev-Güç temsilcisi söz alarak AKP-MHP faşist iktidarı dönemini anlatarak gençliğin mücadelesine vurgu yapıldı. Konuşmada şunla söylendi;
“Gençliğin birleşik devrimci mücadelesi, militan anti-faşist ve anti-kapitalist mücadele hattıdır. Birleşik mücadele hattı sadece takvimsel eylemlerde biraraya geliş demek değildir. Tam aksine birbiriyle paralel ilerleyen bütün mücadele hatlarında gençliğin mücadelesinin ve siyasal öncülerinin devrimci çizgileri ile yapılarını koruyarak sistemin kalbine doğru yürüyüşüdür. Birleşik mücadeleyle, birbirinden bağımsız ilerleyen devrimci gençlik mücadelelerimizin, ortaklaşmış bir merkezle daha büyük bir kuvvete erişmesini amaçlamalıyız”
Dev-Güç temsilcisinin konuşmasının ardından SÖH adına konuşma yapıldı. SÖH temsilcisi ise konuşmasında şunları belirtti:
“SÖH olarak öncelikle tüm devrim ve komünizm şehitlerini saygıyla anıyoruz. Bugün buradaki irade, çeşitli tarihsel birikimlerin üzerinden yükselmiş bir iradedir. Bugün, yaşama ve devrimci müdahalelere dair yürütülen her tartışma, bu gerçekliği, toplumsal kurtuluş mücadelesini daha da ileri taşıyacaktır. Biz biliyoruz ki, devrim ve komünizm mücadelesinde atılan her mütevazi adım, bir kıvılcım niteliğindedir. Ve bütün bozkırı tutuşturacak niteliğe sahiptir. Bu doğrultuda YDG’nin 13. Konferansını selamlıyor, yeni mücadele yılında tüm dostları selamlıyoruz.”
KÖZ adına yapılan konuşmada ise anda oluşan siyasi duruma vurgu yapılarak komünistlerin bu duruma karşı birlikte mücadele etmesinin önemine dikkat çekti.
KÖZ’ün ardından ATİK-YDG temsilcisi konuştu. Temsilci, YDG’nin geçmişten bu güne mücadele tarihinde birçok önemli adım attığını ve örgütlenen bu konferansın bu adımlardan biri olduğunu belirtti:
“Gençlik mücadelesi, Türkiye işçi sınıfı açısından çok özel bir yer tutmaktadır. 1968 kuşağının genç önderleri; Deniz Gezmiş, Mahir Çayan ve Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya, Türkiye işçi sınıfına bir direniş geleneği bıraktılar. Onların takipçileri olan siz genç arkadaşların, bayrağı daha da ileride dalgalandıracağınız inancıyla konferansınızı bir kez daha selamlıyor gençlik mücadelesine önemli katkılar sunacağını diliyorum. Birlik, mücadele, zafer! Yaşasın ATİK, YDG, Yeni Kadın!”
Partizan: “Tarihi halk yapar, gelecek yeni kuşaklara aittir”
ATİK’in ardından Partizan temsilcisi söz alarak konferansı selamladı. Temsilci konuşmada, dünyanın birçok noktasında ezilenlerin direnişte olduğunu vurgulayarak şunları söyledi:
Dünya üzerinde halklar, bugün en güzel ve en doğru sözleri, en anlamlı cümleleri bizzat pratik içinde, sokakta mücadele içinde kuruyor ve söylüyor. Özetle söylersek, halklar bugün eskisi gibi yönetilmek istemiyor, değişim talep ediyor ve bunun için kıyasıya mücadele ediyor”
Temsilci bugün Türkiye’de ise AKP iktidarı döneminde işsizlik, kadın cinayetleri, iş cinayetlerinde ‘rekorlar’ kırıldığını vurgulayarak kitlelerin ise buna karşın öfkesinin arttığının altını çizdi:
“Kitlelerin değişimi, özel bir çabanın ötesinde yaşamın kendiliğinden akışı içerisinde açığa çıkar. Devrimciler içinse daha özel bir çaba ve yoğunlaşma zorunludur”
Partizan temsilcisi konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“Dünyanın dört bir yanında sokaklara dökülen milyonların isyanı ve bu isyanlardaki gençliğin duruşu bunu bir kez daha göstermiştir. Rojava’da 18 Mart 2019’da IŞİD’e karşı savaşırken toprağa düşen Lorenzo Orsetti’nin(Tekoşer Piling) dediği gibi: “Ve her zaman hatırlayın: Bütün fırtınalar küçük bir damla ile başlar. Siz de bu damla olmaya çalışın.” Konferansın tüm katılımcılarına başarılar diliyoruz.”
2’inci Oturum: Fırtınalar ve Damlalar metaforu ışığında yeniyi yaratmak!
Konferansın 2’inci oturumu YDG’nin sunumuyla başladı. Sunumda esas konu olarak ‘Sanayi 4.0’ olarak belirlendi. Konu ile ilgili olarak sanayi devrimlerinin tarihi anlatılarak ilkinden bu güne işçi sınıfının durumu paylaşıldı. İlk sanayi devrimiyle birlikte Marksizm’in doğumunu hazırlandığı belirtilerek, Endüstri 4.0 ile birlikte de Marksistlerin somut koşulları öğrenmesi gerektiği vurgulandı.
Sunumda Endüstri 4.0’ın gelişmesiyle birlikte işsizliğin daha büyük sorun haline geleceği ve orta sınıfın daha da yoksullaşacağı öngörülerek devrimcilerin bu konu üzerinde yoğunlaşması gerektiği belirtildi.
Sunumda Endüstri 4.0 ile birlikte var olacak işsizlikten en fazla kadınların etkileneceği de belirtildi. Konuyla ilgili şunlar söylendi:
“Kadınlar ise işsizliğin farklı bir boyutunu yaşamaktadır. Ataerki kapitalizmin sömürüsü altında ezilmeye çalışılan, yok sayılan kadınlar, büyük çoğunlukla vasıfsız işçi olarak değerlendirilmektedir. Cinsiyete dayalı iş bölümünün ve erk zihniyetinin yol açtığı ve günümüzde de yoğun bir şekilde süren kadının bir erkeğe bağımlı olmadan yaşamasının önünü tıkamakta, emeğini hatta varlığını küçümsemekte, kadını erkeğe yedeklemektedir.”
Bunlara ek olarak emperyalistler arası çelişkilerin de son 30 yılın doruk noktasına vardığı vurgulanarak uluslararası dönemin her alanda rekabet halinde olduğu söylendi. Bu rekabetler içerisinde sağcı ve popülist liderlerin ve düşüncelerinin ülkeler üzerinde hakim olduğu söylendi.
Sunumda, bu koşullarda 2019 yılında var olan durumlara karşı isyanların yaşandığı ve son çeyrekte hemen hemen her ülkede isyanların olduğu belirtildi. YDG olarak sürece dair şunlar söylendi:
“Kitleler değişiyor, politikleşiyor. Bizim de bu değişime ayak uydurmaktan başka çıkar yolumuz yoktur. Yoksa; kitlenin gerisinde, dışında, kitleyi eleştiren, tarihin bir noktasına saplanıp kalmış dogmatiklere dönüşmemiz kaçınılmazdır. Kitleler mücadele içerisindeyken tıkandıkları durumlarda yeni yollar yaratma noktasında oldukça girişkendir. Yeni yolların yaratımında bizim alacağımız rol çok önemlidir. Bu açıdan politik bir özne olarak YDG’nin yeniyi yaratma noktasında kitlelerin gücüne yaslanması gerekmektedir.”
3. oturumun “Geleceğin öznelerini oluşturmak” olan ikinci başlığı sunumundan önce Devrimci Öğrenciler Birliği(DÖB) adına konuşma yapıldı.
DÖB temsilcisi 2’inci oturumda yapılan tartışmalara vurgu yaparak devrimci bir sürecin içerisinden geçildiğini ve bu konunun üzerinde durulması gerektiğini belirtti. Emperyalist-kapitalist sistemin kriz içerisinde olduğu ve bu krize karşı mücadelenin sınıf mücadelesi öncülüğüyle yapılabileceğinin altını çizen temsilci bunun olanaklarının yaratılması gerektiğini söyledi.
Birleşik mücadeleye de atıf yapan temsilci, Gezi Direnişi ile birlikte yaratılan bir dinamiğin olduğunu belirterek bu dinamiğin birleşik mücadele hattıyla geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Bu konuda gençliğin asgari bir programla örgütlenmesi gerektiğini vurgulayan temsilci, bu doğrultuda tartışmaların yararlı olduğunu vurguladı.
DÖB temsilcisi yaptığı konuşmada “Gençliğin birleşik mücadelesiyle kazanacağız!” mesajı iletildi.
Yapılan konuşmanın ardından “Geleceğin öznelerini oluşturmak” sunumuna geçildi.
Sunumda ilk olarak ‘Damlaların görevi nedir’ sorusu sorularak bunun cevabının bu damlalarla fırtınalar yaratmak olduğu belirtildi.
Dönemde halk ayaklanmalarının bulunduğu ancak bunun devrimci öznelerle buluşmaması durumunda bu ayaklanmaların sisteme yedekleneceği vurgulandı.
Sunumda, devrimci öznelerin ise bu kendinden hareketlere karşın yenilenme ve tıkanmalarla boğuştuğu belirtilerek şunlar söylendi:
“Yani gidilmesi gereken sonuç belli fakat bu sonuca götürecek yollar, varsa engeller(ki bolca var) ortaya net ve dürüstçe konulmayınca, Türkiye Devrimci Hareketi’nde olduğu gibi yıllardır tıkanıklıklar ve yenilgilerle karşılaşmamız kaçınılmaz oluyor. Gerçi bugün bu teşhisi tüm dünya devrimci hareketi için de koyabilmekteyiz”
YDG’nin ise bu olumsuzluğa karşın arayışlarda tıkanıklıkları aşmak için hem teşhise hem de yeniye ihtiyaç duyulduğunu söylendi.
Kitle ilişkilerinde yaşanılan sorunların temel sebeplerinden birinin de ‘öznelcilik’ olduğu vurgulandı. Öznelciliğin yoğun olduğu hareketlerin ‘darbelere dayanıksız, görünüşte sağlam ama en ufak darbede yıkılabilecek’ hareketler olduğu belirtildi.
Buna karşın panzehir olarak şunlar sunuldu:
“Öncelikle düşmanımızı bilmeli, tanımalıyız. Nelere yol açabileceğini iyi kavramalıyız. Yani öznelciliği bilmeli, öğrenmeliyiz. Ne olduğunu bilmediğimiz bir şeyle doğru savaşımı veremeyiz”
Daha sonra, kitle hareketlerinden bahsedildi ve onların önderi olma iddiasındaki öznelerin, Gezi sürecinde kitlelerin gerisinde kaldığı belirtildi. Sürecin gerçekleri ile yüzleşemeden bunun aşılamayacağı da vurgulandı. Bunun öncelikli olarak kitlelerden öğrenilmesi gerektiği söylendi:
“Kitlelerden öğrenmek; salt izlemek, araştırmak ve yorumlamak değil, süzgeçten geçirip ileriye âna ve koşullara yönelik politika üretebilmek devrimci bir öznenin ilerlemesini sağlayacaktır. Politika üretmeden, bunu sahada/pratikte sınamadan hareket sağlanamaz. Ki hareket berekettir. Hareketsizlik ise bizi akan zamanın içerisinde daima geriye götürecektir.”
Sunumda ezilenlerin mücadelesinden öğrenmeyen ve bu öğrendiğini yaşama geçirmeyen öznenin tıkanmaya mahkûm olduğu vurgulandı.
Sunumda son olarak YDG olarak ‘özne nasıl olmalıdır’ sorusu ışığında cevabın ‘Ozanyanlaşmak’ olarak somutlanabileceği vurgulandı.
YDG’nin sunumunun ardından katılımcılar söz alarak yeniyi yaratma sürecinde, açığa çıkan hareketlere ve dinamiklere yönelmeye dair önemli olduğu vurgular yaptı. Yine gençlik enerjisi ile kadınların dönüştürücü gücünün birleştirilmesinin, bu anlamda önemli bir deneyime sahip YDG’li genç kadınlar deneyiminin yararlanmanın önemine dair vurgular yaptı.
Bu bölümde oldukça verimli tartışmalar yürütülerek bugün yapılan bu tartışmanın başlangıcı sayılan 13. Konferansın değerli olduğu dile getirildi.
YDG’nin 13. konferansı kapanış konuşması ve müzik dinletisinin ardından sona erdi.