Yaşananların gençliğe ilişkin izdüşümüne dair belli başlı değinilerde bulunacağız. Fakat bu gerçekleri görmek ve tam anlamıyla anlamak isteyen herkesin bireysel ve bağımsız, belgelere dayanan araştırmasını yapması, tarafların gerçekten ne dediğine dair tarih okumasını öğrenmesi gerekir. Aksi taktirde manipülasyonlarla yönlenmeye açık insanlar haline gelinir.
Ülkemiz geride bıraktığı birkaç yılda devrimci politik öznelerin yaşamış olduğu bunalımların gün yüzüne çıkmasını sağlayan gelişmelere tanıklık etti. Bu yaşanmakta olan bunalımlı süreç, devrimci politik öznelerin kitleler içerisinde ne kadar kök salmadığından, yığınların desteğinden ne kadar uzak olduğundan doğmuştur. Devletin azıya aldığı faşizan saldırılar, bunalımın yaşanmasının bir nedeni olmamış, yalnızca o bunalımın daha kolay bir şekilde görünmesini sağlamıştır. Öyleyse odaklanmamız gereken yer sonal amacımızı gerçekleştirmek için yığınların desteğini kazanarak gerçek devrimci siyasal bir güç haline ulaşma faaliyetindeki devrimci olmayan yanların düzeltilmesidir. Her politik devrimci örgütün, kendi görev ve sorumluluk tanımından hareketle pörsümüş devrimci çizginin onarılması için hareket etmesi gerekmektedir. Bunların yapılabilmesi, politik öznelerin ideoloji, politika ve örgüt meselelerini doğru temelde ele almasına bağlıdır. Devrimci örgütler gerçekleştireceği hedeflere uygun bir şekilde örgütlenmediği sürece adı ne olursa olsun bir cemiyet ya da topluluktan öteye gidemezler. Bu açıdan meselemiz dar bir pratiğe gömülmek, bilgiç bir eda ile MLM satmak değildir, yaşanılan bunalım bu tarz şeylerle atlatılamayacak kadar ciddidir. Gerçeklere dönüp bakma, okuma-araştırma, çözümlemeler yapma ve hareket etme zahmetine katlanmayacak olanlar için bunalım sadece can sıkıcıdır. Bunları yapanlar ve uzun erimli bir mücadeleyi önüne koyanlar, bunalımlı süreci aşmak için yolunu bulacaktır.
Devrimci örgütler içerisinde açığa çıkan tasfiyeci fikirlerin sahipleri, doğru yolların bulunmasını engelleme faaliyetini objektif olarak yürütürler. 1900’lü yılların başlarında Rusya’da sosyal-demokratlar arasında görünen legal tasfiyeci görüş sadece biçim değiştirerek günümüzde sol tasfiyeci bir giysi giymiştir. Bu sol tasfiyeci, grupçu çizgi Kaypakkayacı hareketin başındaki bir beladır.
Bu beladan kurtulmak bugünün başlıca görevidir. Biz yaşananların gençliğe ilişkin izdüşümüne dair belli başlı değinilerde bulunacağız. Fakat bu gerçekleri görmek ve tam anlamıyla anlamak isteyen herkesin bireysel ve bağımsız, belgelere dayanan araştırmasını yapması, tarafların gerçekten ne dediğine dair tarih okumasını öğrenmesi gerekir. Aksi taktirde manipülasyonlarla yönlenmeye açık insanlar haline gelinir.
MLM kılıflı sol tasfiyeci görüş YDG’nin 1. Konferansı’ndan 12. Konferansına kadar gelişen süreç içerisinde YDG’nin açık demokratik alan faaliyetine ilişkin kat ettiği mesafeyi tasfiyeci görüşleri ile yok saymışlardır. Yeni Demokrat Gençlik’in yarı legal bir yapı ve kitle örgütü olarak özü açık çalışmaya dayanmaktadır. Böylesi bir örgütlenmeye iktidar perspektifi biçmek ne illegal çalışmadan ne de legal çalışmadan bir şey anlaşılmadığının göstergesidir. Şunu belirtmek gerekir ki özü demokratik alan mücadelesine dayanan bir örgütün kendini siyasi gelişmelere göre uyarlaması ve konumlandırması başka bir şey; kendini iktidar perspektifi varmış gibi tanımlaması ve göstermesi başka bir şeydir. Bunlardan birincisi devrimci ikincisi sağ tasfiyeciliğin tersyüz edilmiş hali olarak sol tasfiyeciliktir.
Bugünlerde kendilerini YDG ismiyle anmaktan hoşlanan ama gerçekte YDG ile herhangi örgütsel ve ideolojik bağları bulunmayan grup, 1 Ocak tarihinde “YDG” kampanyası olarak duyurdukları metinde gençliğin önceki dönemini: “Kitle örgütüne Komsomol’un rolünün verildiği bir anlayış oluşturulmuştur.” diye tanımlamış ve bunu yazmalarının iki paragraf sonrasında “Bu süreç ‘Faşizme karşı, Yeni Demokratik Devrim İçin Komsomol’da Örgütlen, Komsomol’la Mücadeleyi Büyüt’ şeklinde bir örgütleme, örgütlenme ve önderleşme perspektifi ile ele alınacaktır.” demiştir. Dikkat çekmekte fayda var, bu süreç diye tanımladıkları süreç DKÖ olarak örgütlemeyi düşündükleri bir yapının doğal olarak açıktan yürüttüğü bir kampanyanın hedefidir. Değerlendirmeyi bu iki cümleyi okuyan okurların inisiyatifine bırakalım; DKÖ çalışmasına Komsomolu örgütleme misyonu biçen anlayış hangisidir?Yeni Demokrat Gençlik olarak faaliyetimizin hiçbir döneminde diğer DKÖ’ler dışında başkaca bir örgütü örgütlemek gibi bir hedef veya sorumluluk tanımlanmamıştır. YDG, 2000’li yılların ardından ete kemiğe büründürdüğü faaliyetinin, 2006-2007’li yıllardan sonra hız kazandırdığı kampanya tarzı çalışmalarının hiçbirinde böylesi bir hedefi olmamıştır. Ancak bu sol tasfiyeci grup hangi olaya veya hangi yazınsal belgeye dayandırdığı belli olmayan, atıf yapma zahmetine girmeden yaptıkları suçlamaları birbiri ardına dizmiştir. Maddi zemine dayanmayan bu ve benzeri iddialar aslı astarı olmayan suçlamalardan, karalama kampanyalarının bir parçasından başka bir şey değildir. Bunu yapanlar, sol camia içerisine üfürükçülüğü yaymakla görevlidirler!
Mücadelenin tarihi boyunca hiçbir zaman bir demokratik kitle örgütünün başka bir dar kadro örgütünü örgütlemesi gibi bir görevi olmamıştır. Böylesi bir görev yalnızca dar kadro örgütlenmesinin ne olduğunu bilmeyen, aynı anda iki koltukta oturmak isteyenler, için vardır. Böylesi bir görev bu iki örgütlenme modeli arasındaki ilişkinin yönünü bilmeyenler ama üstten üstten konuşmakta maharetli olanlar için vardır.
Örgüt içerisinde grupçuluk, grupçuluğun örgütmüş gibi yutturulmaya çalışılması
Örgüt içerisinde grupçuluğun kaba hali herkes için bağlayıcı olan kararların olmamasını istemek veya bu doğrultuda hareket etmektir. Grupçuluğun inceltilmiş hali ise örgütün genel görüşlerini, resmi oturumlarında karara bağlanan düşünce ve eylem programlarına, tüzük ve programlarına karşıt iddiaları ulu orta savunmak, kararlara ters hareket etmek, bunu bir davranış biçimi haline getirmek ve onu örgüt içinde öbekleştirmektir.
Bu sol tasfiyeci gruba göre işin aslı, iç bağlara ya da gruplar arasındaki bağlara resmi bir biçim vermek hem gereksiz, hem olanaksızdır; çünkü bu bağlar ya kişisel dostluklara ya da herhangi bir nedene bağlanmayan içgüdüsel bir ‘güven’e dayanmaktadır. Gruplar, resmen belirlenmiş usule sıkı sıkıya bağlı kalmayı reddederler. Biz örgütün toplamı için, örgütün gerçekten örgüt olabilmesi için birbirine bağlı olmayı reddeden grup gevşekliği ve devrimci dar kafalılık geleneğini kaldırıp atmayı başardık (Lenin, 1992: 240; 241; 265).
Yapımız içerisinde yeşeren grupçu anlayış, tam da dönemin Yeni İskra’cılarının yaptığı gibi örgüt örgüt sloganlarını yükseltmiş ve grupçu anlayışa sövmüşlerdir. Fakat insanın kendine bir şeyim demesi başka, öyle olması daha başkadır. İlke olarak grupçuluk sistemini Parti uğruna feda etmek başkadır, kendi grubundan feragat etmesi başkadır (Lenin, 1992: 265).
Sol tasfiyeci grupçu anlayışın, örgütün görüşleri diye ortaya sundukları şeyler kendi gruplarının geri düşüncelerinden ibarettir. Bu anlamda (genel olaylar farklı politik öznelerin işi olduğu için biz gençlik cephesindeki yansımalarını ele almaya devam ediyoruz), henüz fiili kopmanın yaşanmadığı 2015 yılı 10. Konferansımızda alınan bir kararla logomuz değiştirilmişti. Fakat sol tasfiyeci anlayış bu karar kendi gruplarının kararı olmadığı için şuan logoyu kullanmamaktalar. Böylesi bir örgüt anlayışına şaşılmalıdır. Bir kararı yanlış bulmakla ona uymamak başka şeylerdir. Bu açıdan YDG olduğunu iddia eden bir anlayış onun kararına değişene kadar uymak zorundadır. Bu örneği konunun anlaşılır olabilmesi ve mantık hatasına ilişkin olduğu için veriyoruz, yoksa kullanmamaları herkes için daha hayırlıdır.
Örneğin, Menşevikler tarafından 1906 yılında Stockholm’de alınan belediyeler kurulmasına ilişkin karar, Bolşevikler içerisinde görüş birliği bulunmamasına karşın, hiçbir Bolşevik bunun parti kararı olduğunu yadsımamıştır (Lenin, 1993: 251). Bu tartışma örgüt içerisindeki meselelerin nasıl ele alınacağına ilişkindir ve bizim bunun aksi hiçbir pratiğimiz olmamıştır.
Bölünme ve kopma arasındaki fark
Yaşanılan sürecin doğru temelde kavranabilmesi için önemli bir konu da 2015 sonrası gelişen sürecin neye tekabül ettiğidir. Ayrılma veya bölünme gibi kavramlar bu süreci doğru olarak anlatmaya yetmez, yaşanılan, hareketimizden bir parçanın kopmasıdır. Lenin (1992: 182), 1902-1903 yıllarındaki yaşanılan çizgi sorunlarını bir bölünme olarak ele alırken, (1993: 289) 1906 sonrası dönemde Trotsky’nin ‘bölünme’ nitelemesine karşı çıkarak yaşanılan çizgi sorunları neticesindeki ayrılıkların bir bölünme değil kopma olduğunu belirtmiştir.
Lenin bu tanımlamaları yaparken onu bu düşünceye iten şey, çoğunluk durumu ya da ezici çoğunluk durumu değildir. RSDİP’in görüşlerinin ve çizgisinin tam olarak oturmasıyla ilgilidir. Yani tanımlamayı, ayrı çizgilerin şu veya bu çoklukta grupların çizgisi haline gelmesi ile değil her şeyden bağımsız RSDİP çizgisine ve kararlarına uygun olup olmamasıyla ölçmüştür. Hali hazırda yürütülen tartışmalarda nicel anlamda da bir fark yoktur çizgi sahipleri eşit derecede birbirlerine yakındır. Ayrıca parantez açmak gerekirse gençlik içerisinde şu veya bu çizgi sorunundan ötürü kopan bir kişi dahi yoktur.
Bu anlamda yürütülen tartışmaları bu gözle okumak önemlidir. Bizim anlayışımız özelde gençlik alanında genelde ise tüm yapımızda örgütümüz kararlarına, tüzüğüne uygun bir şekilde geliştirilmiş ve davranılmıştır. Ancak sol tasfiyeci grup için bağlayıcı olan kural ve kaide yoktur, birisiyle kendi gruplarının anlaşamayacağını mı düşünüyorlar o halde onla, ‘hareket’ yol yürüyemezdir. Onlardaki rahatlık ve konfor bu derecededir. Bugün irade vs. diye yapıştıkları şey, kendi gruplarının uygun gördüğü o çok doğru hayır hayır en doğru MLM(siz) çizgidir. Biz bu metinde, sürecin genel yansımalarından çok gençlik ile ilgili olan bazı genel görüşlerimizi belirttik. Diğer tüm olaylar hakkında gerçeğe ulaşmak isteyenler için ilgili kaynaklar ulaşılabilir durumdadır ve şüphesiz önümüzdeki dönemlerde genele ilişkin tartışmalar yürütülecektir. Bu yazınsal belgeleri okuyup, akıl süzgecinden geçiren herkes kimin üfürdüğünü kimin belgelere dayandığını ve doğru Marxist, Leninist, Maoist çizgiyi savunduğunu görecektir.
Kaynak:
Lenin, V.İ. (1992). Bir Adım İleri İki Adım Geri – Partimizdeki Bunalım. (Çev: Yurdakul Fincancı) Ankara: Sol Yayınları, 5. Baskı.
Lenin, V.İ. (1993). Tasfiyecilik Üzerine. (Çev: Yurdakul Fincancı). Ankara: Sol Yayınları.
Yeni Demokrat Gençlik dergisinin 13. sayısında yayımlanmıştır.