Yeni Demokrat Gençlik olarak 13. Konferansımızı bu yılın son Pazar günü 29 Aralık’ta İstanbul Taxim Hill Hotel’de gerçekleştireceğiz.
Gerçekleştireceğimiz konferansın düzenli olarak örgütlediğimiz konferanslarımızdan içeriği bakımından biraz daha farklı bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. Önceki konferanslarda tartışmalarımızda YDG’nin örgütsel konuları ağırlıklı olarak bulunuyordu fakat bu yılki tartışmalar dışarıya, politik ve toplumsal sahaya dönük tartışmalardan oluşacak. Bu tartışmanın yeni bir yol yaratma noktasında daha işlevli olabileceğini düşünüyoruz.
- Konferansımız, Herkesin Sözü Var, Yeniyi Yaratma Sürecinde Fırtınalar ve Damlalar, Geleceğin Öznelerini Oluşturmak başlıklı 3 oturumdan oluşuyor.
Herkesin Sözü Var
Bu bölüm içeriği bakımından biraz daha esnek bir bölüm olacak. Deneyimlerin paylaşıldığı, dost kurumların politik ve örgütsel deneyimlerini paylaştığı, birlikte ne yapabileceğimizin üzerinde durduğumuz bir bölüm olacak. Bu bölümdeki konuşmalar, alınan sözler yapılan bir sunumun bağlamında veya ardından olmayacak. Herkesten bağımsız, kendi fikir ve deneyimlerini bu bölümde paylaşmasını ve ortak deneyimlerle belli sonuçlara ulaşmayı hedefliyoruz.
Bundan sonraki bölümlerdeki tartışmalarımızın çerçevelerini ise şu şekilde çizebiliriz.
Yeniyi Yaratma Sürecinde Fırtınalar ve Damlalar
Dünya yeni bir alt üst oluşa doğru ilerliyor. Dünya çapında sayılabilecek bütün dinamikler oldukça boyutlu ve çok çeşitli bir krizin yakınlaştığını gösteriyor.
Bir yanda robotik ve otomasyon sisteminin üretim ve diğer birçok alanda kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başlaması, iklim krizi ve kapitalist düzenin bu krizi büyüten politikaları, sağcı popülist eğilimin yükselişi, bu siyasetçilerin ülke yönetimlerine geçmesi. Ve yaşananlar karşısında halk hareketlerinin yükselişi kendiliğinden isyanların yer küreyi sarması.
Tüm bu parametreler dünyanın arkası görülmeyen yeni bir evreye doğru yuvarlandığını gösteriyor.
Şuan sonunu net olarak göremediğimiz geleceğin; halkların ve diğer tüm canlılarla birlikte dünyanın lehine mi şekilleneceği yoksa bir avuç haydutun egemenliğini her geçen gün biraz daha zalimce dünyanın üzerine kustuğu bir yere mi evirileceğidir. Bizim tartışmamız yaşanan gelişmeleri, halkların lehine çevirebilmektir. Bunun için yaşananları okumak, gerçekliği görmek ve var olan yeni tipteki gelişmelerin sonuçlarını doğru yorumlayabilmek gerekiyor.
Konferansın bu başlığı
- Sanayi Devrimine ve onun toplumsal sonuçlarına,
- Sağcı eğilimin yükselişine ve popülist yönetimlere,
- Dünya’da gelişen halk hareketlerine ve isyanlarına,
- Tüm gelişmeler paralelinde Türkiye’deki duruma
Marksist temelde yaklaşım ve yorumlama amacı gütmektedir. 4. Sanayi Devrimi ile birlikte, gelecek 30 yıl içerisinde dünya nüfusunun yarısının işsiz kalacağı, sınıfsal farklılıkların keskinleşeceği ve diğer ülkelerin yeni tipteki endüstriyel araçları elinde bulunduran ülkelerle ekonomik olarak rekabet etme gücü tamamen ortadan kalkması beklenmektedir.
Alt yapısal dönüşüm noktasında bunlar yaşanırken Bolivya’dan Şili’ye, Irak’tan İngiltere’ye, İran’dan Hong Kong’a dünyanın birçok noktası patlayan isyanlarla yangın yerine döndü. Bugün ki yaşananlar geçmişe dönüp baktığımızda 68 dönemindeki gelişmelere benzemektedir.
Gerek sanayinin alacağı yeni biçim gerek bunun yaratacağı sonuçları göz önünde bulunduran burjuvazi birçok ülkede sağcı popülist siyasetçileri başa geçirmek için çaba sarf ediyor. Amerika’da Trump, İngiltere’de Johnson, Brezilya’da Bolsonaro, dünyanın başına bela figürler olarak karşımızda duruyor.
Dünya ölçeğinde yaşanan bu gelişmeler Türkiye’deki durumu nasıl etkileyecek, sonuçları ne olacaktır ve biz bu süreci nasıl karşılayabiliriz. Tartışmamız bu nokta üzerinde durmaktadır.
Geleceğin Öznelerini Oluşturmak
“Karşılaştığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz!”
Son yıllarda ülkede ve dünyada yaşanan gelişmeler devrimci örgütlere üzerinde durdukları zemine dair bir dizi şeyi tartışmayı bunun sonucunda da değişimi zorunlu kılan düzlemde yaşandı. Birçok vesile ile yaptığımız değerlendirmeler yaşanan gelişmelerin geldiğimiz aşamada devrimci durum ve öznelerde bir tıkanma hali yaşandığına işaret etmekte. Tıkanmaların nedenlerini, sonuçlarını ve değişimi zorunlu kılan odakları tespit etmeye yoğunlaşmak kaçınılmaz bir hal aldı.
Bir önceki bölümde mevcut duruma dair yaptığımız değerlendirme ve tartışmaların bir yansıması olarak nasıl bir devrimci profile ihtiyaç olduğunu da ortaya koyabilmeliyiz. Son yıllarda başta Ortadoğu olmak üzere dünya genelinde yaşanan ve bugünde devam eden halk hareketleri bir dizi mesaj vermektedir. Bizim de tartışma ve yönelimlerimizin ana eksenini kitle hareketlerinin içerisinde öğrenebilen, bu hareketleri bütün yönleriyle okuyabilen ve bu okumalar üzerinden geleceği planlayabilen bir devrimci kimlik kazanmak için ne yapmamız gerektiği oluşturacaktır. Son sürecin politik verileri ve örgütsel deneyimlerinden çıkardığımız derslerle bu kimliğe yeni bir biçim kazandırmalıyız.
Birincisi öznelciliğe savaş açmalıyız. Somut gerçeklerden değil, öznel fikirlerden, parçalı ve yanlı araştırmalardan yola çıkarak “ben böyle düşünüyorum” sloganıyla kendini sınırlamak, yaşama ve mücadeleye bütünlüklü bakmamak, kolektifi değil bireyi esas alarak hareket etmek öznelciliktir.
Tarif ettiğimiz tıkanıklığın temel nedenlerinden birisi de olguları öznelciliğe maruz bırakmak. Nesnel sürecin bakış açısı dar, bilgi-birikimi yüzeysel devrimciliğin önüne geçmiş olması bu tıkanmayı derinleştirmektedir. Çıkış yolu ise burada derinleştireceğimiz bakış açısındadır.
Kitle hareketleriyle ilişkilenme biçimimiz de değişimi zorlayan noktalardan bir başkası. Kitlelerin içinde olmaktan, hem öğretmen hem öğrenci olmaktan ne anlıyoruz; bütün bunların hepsi tartışmalı. Ön plana çıkan değiştirmemiz gereken yerlerden birisi kitlelere giderken kendi doğrularımızı dayatma yaklaşımı. Tersten ifade edersek kendi doğrularımızı kanıtlamak için kitle hareketlerini çeşitli veçhelerle mahkum etme yaklaşımı. Her ikisinin de ortak bir derdi var: mevcut ezberleri “kanıtlamak”. Oysa hiçbir olay ya da olgu salt geçmişin örneklerine yaslanarak, içinde bulunulan toplumsal gerçekliği yastık altı yaparak değerlendiremeyiz.
Temelde bu üç başlık etrafında yürütülen tartışmalarla 13. Konferansımızı gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bu yürüttüğümüz tartışmaların toplamında ulaştığımız sonuçlar YDG için yeni yol haritası yaratma özelliğinde olacaktır.